Suriye’de yaşanan trajediler ne etnik ne de mezhepsel açıdan kabul edilebilir. İnsanların etnik, dini veya ideolojik nedenlerle katledilmesi, hangi gerekçeyle olursa olsun meşrulaştırılamaz. Ancak gerçekleri de görmek, tarihi süreçleri iyi analiz etmek zorundayız.
Hafız Esad’ın 1982’de gerçekleştirdiği Hama katliamı ve oğlu Beşar Esad’ın Humus ve Hama’da sürdürdüğü mezalim, binlerce Suriyeli Türkmen’in ölümüne yol açmıştır. O gün, bu katliamlara ses çıkarmayanlar, bugün Suriye’deki yeni yönetimi bahane ederek, Türkiye’nin duruşunu hedef almak için kurgulanmış söylemler geliştiriyor. Bugün Suriye’de Alevi olduğu gerekçesiyle başka gruplarca öldürülen binlerce insan olduğu da bir gerçektir. Ancak bu meseleye sadece mezhepsel bir pencereden bakanlar, gerçeğin yalnızca işlerine gelen tarafını görmekle yetiniyorlar.
Türkiye, Suriye meselesinde başından beri dengeli bir politika izledi. Yeni yönetimin başındaki Colani’nin, Türk devlet yetkilileriyle verdiği fotoğraflar üzerinden Türkiye’yi “terör destekçisi” gibi göstermeye çalışanların niyetleri açıktır. Türk askerinin orada ne işi olduğunu sorgulayanlar, düne kadar Esad rejiminin katliamlarını görmezden gelenlerdir. Bugün ise aynı çevreler, mezhepçi ve ayrıştırıcı bir dil kullanarak Türkiye’yi “Alevi katillerini desteklemekle” itham ediyor.
Bu algı operasyonu bilinçlidir. Türkiye’yi içeride ve dışarıda yalnızlaştırmayı amaçlayan bir kirli akıl devreye sokulmuştur. Özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen bu kampanyalarda, Suriye Türkmenleri bahane edilerek devletin dış politikası hedef alınıyor. Üstelik bunu, hümanist ve milliyetçi söylemlerle süsleyerek yapıyorlar. Amaçları, Türk milliyetçiliğini ve vatansever duyguları kendi çıkarlarına göre yönlendirmek ve Türkiye’nin Suriye’deki meşru çıkarlarını zedelemektir.
Devlet, bunların farkındadır. Türkiye’nin bölgesel güvenliği ve milli çıkarları söz konusu olduğunda, kimseye şirin görünmek gibi bir derdi yoktur. Bu ülkenin güvenliğini zedeleyen, sosyal medyada halkı kin ve nefrete sürükleyen, etnik ve mezhepsel ayrımcılığı körükleyen herkes, bilinçli bir operasyonun parçasıdır. Bu kişileri tecrit etmeyen STK’lar, basın organları ve bireyler de aynı ihanetin bir parçasıdır.
Türkiye’nin devlet aklı, bu tür oyunları geçmişte de görmüştür, bugün de görüyor. Dün Suriye Türkmenlerini umursamayanlar, bugün onları bahane ederek Türkiye’yi suçlamaya kalkıyorsa, bu açıkça bir iki yüzlülük ve operasyonel bir söylemdir. Devlet, hafızasını diri tutar. Kimin ne amaçla hareket ettiğini not eder ve zamanı geldiğinde gereğini yapar.
Türkiye, sınır ötesinde güvenliği sağlamak ve bölgedeki istikrarı korumak için gereken adımları atacaktır. Kendi ordusunun ve istihbaratının yanında duranlar, ülkenin çıkarlarını savunanlardır. Bu gerçeği saptırarak Türkiye’ye zarar vermeye çalışanlar ise tarih karşısında ve milletin vicdanında mahkûm olmaya devam edecektir.