Kadir Uğur YILMAZ

*”Kemalizm ile Atatürkçülük: İsyanın Ruhu ile Cumhuriyetin Aklı”**

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anadolu’nun dağlarından yükselen bir çığlıktı Kemalizm. Batılı emperyalistlerin “asi” diye küçümsediği, İngiliz raporlarında “Kemalist çeteler” diye kayda geçirdiği, ama Türk milletinin **ölüm kalım savaşında** bir bayrak gibi sarıldığı isyandı. Adına “Kemalist” dedikleri şey, işgalciye karşı silahını, ekmeğini, namusunu savunan köylünün; kadının cepheye mermi taşıyan sebilinin; Kuvayı Milliye’nin yaktığı özgürlük meşalesinin adıydı. Peki, nedir bu Kemalizm? Neden hâlâ “Atatürkçülük” ile karıştırılır? Aralarındaki ince çizgi, bugünü anlamak için neden kritiktir?

Kemalizm: İşgale Karşı Öfkenin ve Umudun Adı

Kemalizm, **Batı’nın bizatihi kendi kayıtlarına düşürdüğü bir tanıklıktır**. 1919’un karanlığında, Samsun’a çıkan bir komutanın etrafında kenetlenenler, İngilizlerin gözünde “düzensiz çeteler”di. Oysa onlar, vatanın her karışını şehit kanıyla sulayan bir milletin diriliş hikâyesini yazıyordu. Kemalizm, emperyalizme karşı **tutuşan bir kıvılcım**dı. Adı “Mustafa Kemal”den geliyordu ama ruhu, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İzmir’de can verenlerin ortak iradesiydi. Bu isim, bir liderden öte, **milletin kolektif başkaldırısının sembolü** oldu.

Atatürkçülük: İsyanı Devlete, Direnişi Medeniyete Dönüştürmek

Ancak zafer kazanıldığında, sıra “kurucu akıl”a geldi. İşte tam da burada, Kemalizm’in ateşiyle yoğrulan **Atatürkçülük** devreye girdi. Atatürkçülük, meydan okumanın ötesinde bir projeydi: Yıkılan bir imparatorluğun enkazından, **akıl ve bilim temelinde bir ulus-devlet** inşa etmek. Laik eğitim, kadın hakları, sanayi hamlesi, dil ve tarih devrimi… Bunlar, isyanın sisteme dönüşmüş haliydi. Kemalizm “neden”, Atatürkçülük “nasıl”dı. Biri işgale karşı çıkan yumruksa, diğeri o yumruğu açıp **uygarlık mimarı** olan eldi.

“Her Kemalist Atatürkçü, Her Atatürkçü Kemalisttir”

Bu iki kavram, **aynı nehrin iki yakası** gibidir. Nasıl ki Kurtuluş Savaşı olmasaydı Cumhuriyet de olmazdı, Kemalizm’in ruhu olmadan Atatürkçülük’ün kurucu iradesi anlaşılamaz. Bugün “Atatürkçüyüm” diyen biri, 1919’un ruhunu da sahiplenmek zorundadır. Çünkü Atatürkçülük, salt **bürokratik bir sadakat** değil; Gazi’nin “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diye haykırdığı **anti-emperyalist duruşun ta kendisidir**. Aynı şekilde, “Kemalist” kimliğiyle övünenlerin, Cumhuriyet’in fabrika bacalarından yükselen dumanına, köy enstitülerindeki bilim aşkına sahip çıkması gerekir.

Sonuç: Bugünün Kavgasında Hangisi?

Bugün, Kemalizm’le Atatürkçülük arasında suni ayrımlar yaratıp “hangisi daha gerçek?” diye soranlara şunu hatırlatmak gerek: **Türkiye’yi var eden dinamik, bu ikisinin diyalektiğidir**. Biri olmadan diğeri eksik kalır. Meydanlarda “Tam bağımsız Türkiye!” diye haykıran genç, Kemalizm’in ruhunu; o genci destekleyen öğretmen, doktor, mühendis ise Atatürkçülük’ün kurucu mirasını temsil eder.

Unutmayalım: **Kemalizm, tarihin en kritik anında millete cesaret veren bir çığlık; Atatürkçülük ise o çığlığı medeniyet projesine dönüştüren bir vizyondur**. Bugün, bu topraklarda yaşayan herkesin omuzlarında bu iki mirası birlikte taşıma sorumluluğu var. Çünkü **ateşi söndürmek de, onu ışığa çevirmek de bizim elimizde**.

*”Kemalizm ile Atatürkçülük: İsyanın Ruhu ile Cumhuriyetin Aklı”**

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!