Kadir Uğur YILMAZ

Azınlığın Gücü: Moscovici Deneyi Üzerinden Bir Gerçeklik Okuması

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Toplumlar çoğunluğun sesiyle şekillenir, ama tarihin yönünü değiştiren hep azınlıkların iradesi olmuştur. Bu gerçeği en net biçimde ortaya koyan deneylerden biri, sosyal psikolog Serge Moscovici’nin 1969 yılında gerçekleştirdiği azınlık etkisi deneyidir. Peki, bu deney sadece akademik bir çalışma mıdır? Yoksa, bugün Türkiye’nin siyasi ve toplumsal yapısında yankılanan daha derin bir gerçeği mi işaret ediyor?

Moscovici’nin deneyini kısaca hatırlayalım: Bir grup insana, mavi bir renk tonu gösteriliyor ve katılımcılardan bunun rengini tanımlamaları isteniyor. Grup içinde azınlık olan iki kişi, ısrarla bu rengin yeşil olduğunu savunuyor. Çoğunluk başta bu iddiayı saçma buluyor; ancak zamanla, bu ısrar ve tutarlılık, grubun bir kısmının fikrini değiştiriyor. Deney, azınlığın tutarlı ve kararlı bir şekilde savunduğu bir görüşün, zamanla çoğunluğun algısını değiştirebileceğini gösteriyor.

Bu sadece bir psikoloji deneyi değil; toplumsal dönüşümün temel dinamiğidir. Bugün Türkiye’de belirli ideolojik yapılar, sayıca azınlık olmalarına rağmen, toplumun geniş kesimlerini etkileyebiliyor. Peki, bu nasıl mümkün oluyor?

Birincisi, tutarlılık. Azınlık, inandığı fikirden taviz vermez, söyleminde sapma göstermezse zamanla bir doğruluk algısı yaratır. Tıpkı tarihin belirli dönemlerinde Osmanlı’da modernleşme adı altında yürütülen fikir hareketleri gibi… Sayıca küçük gruplar, ama fikirlerinde tutarlı olanlar, devasa imparatorlukların kaderini değiştirmiştir.

İkincisi, kararlılık ve süreklilik. Bir düşünce, sürekli ve sabırla işlendiğinde, toplumun bilinçaltında yer edinir. Bugün de medya, eğitim ve kültürel araçlar üzerinden yürütülen ideolojik mühendislik çalışmalarında bu etki açıkça görülebilir. Küçük bir azınlık, sabırlı bir stratejiyle toplumu dönüştürebilir.

Üçüncüsü, alternatif sunabilme yeteneği. Azınlık sadece karşı çıktığı sistemi eleştirmez; aynı zamanda yeni bir vizyon ortaya koyar. İşte bu noktada çoğunluğun ilgisini çekmeyi başarır. Bugün hâlâ bazı marjinal yapılar, alternatif bir gelecek vaadiyle geniş halk kitlelerini etkileyebiliyor.

Ancak asıl tehlike burada başlıyor. Çünkü bu azınlık hareketleri her zaman toplumun hayrına çalışmaz. Moscovici’nin deneyi bir bilimsel gerçekliği gösterirken, bu gerçeğin pratikte nasıl kullanılacağını söylemez. İşte Türkiye’nin son 100 yılı, bu gücün kimin elinde olduğuna dair acı bir tecrübenin aynasıdır. Bir zamanlar Osmanlı’nın bağrında filizlenen küçük yapılar, bir imparatorluğu yıktılar. Cumhuriyet döneminde de bu azınlıkların bir kısmı, kılık değiştirerek devletin içine sızmayı sürdürdü.

Bugün de karşımızda benzer bir tablo var. Sayıca az, ama etkili azınlıklar, medya üzerinden kamuoyunu şekillendiriyor, toplumsal değerleri dönüştürmeye çalışıyor. Eğitim sisteminde yapılan küçük değişikliklerden, ekonomik politikalara kadar her alanda bu azınlık etkisini görebiliyoruz.

Moscovici’nin deneyi bize bir gerçeği öğretiyor: Çoğunluk her zaman galip gelmez. Güçlü olan, inatla ve tutarlılıkla inandığı yolda yürüyendir. Bugün milli değerlerimize sahip çıkacak olan çoğunluk, bu gerçekliği unutmamalıdır. Yoksa bir gün, farkına bile varmadan, azınlığın şekillendirdiği bir gelecekte uyanabiliriz.

Son söz şu: Sayılarla değil, iradeyle kazanılır. Ve bu irade, ancak bilinçli bir toplumun elinde şekillenir.

Azınlığın Gücü: Moscovici Deneyi Üzerinden Bir Gerçeklik Okuması

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!