Ömer Kalaycı

Fener Rum Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri ile Etniki Eterya’nın Devamı Olan Mavri Mira Cemiyeti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir önceki yazımızda Fener Rum Patrikhanesi’nin ve Patrikliğin siyasi faaliyetlerine yer vermiş, bu konuda Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi basın sözcüsü sevgili Selçuk Erenerol ve kıymetli Sevgi Erenerol hanımefendi ile söyleşimizi kaleme almıştık. Bu yazımda Fener Rum Patrikhanesinin faaliyetlerini, Mondros Mütarekesi ile başlayan dönemde, Türklük karşıtı azınlıkların ve etnik yapıların işbirliğine ve Etniki Eterya’nın devamı olan Mavri Mira Cemiyeti’nin faaliyetlerine yer vermek istedim. Gerek Fener Rum Patrikhanesi gerekse Mavri Mira Cemiyeti’nin akademik olarak neredeyse yok denecek kadar çalışma yapılmış olması konuya hem devlet olarak hem de ilgili kurumlar olarak yeterince önemin gösterilmediğini göstermektedir. Bu maksatla bu yazı, belki bir nebze olsa da alanında ciddi araştırma yapan kaynakçada belirtilen kişilerin eserlerinden yararlanarak ele alınmış ve ileriye yönelik bir ışık tutması ve hafızamızı tazelemesi açısından önem arz eder.

Mondros Mütareke Antlaşması’nın hemen akabinde 1 Kasım 1918 tarihinden itibaren galip devletler tarafından Osmanlı toprakları işgal edilir. İşgallerin yanı sıra öte yandan da azınlıklar ve yerli işbirlikçiler tarafından işgalci devletlerin korumasında bağımsızlık talep eden bir takım dernekler kurulmaya başlanır. İngiliz himayesini sağlamak adına İngiliz Muhipler Cemiyeti, ABD himayesi adına Wilson Prensipleri Cemiyeti bunların başını çekmektedir. Yanı sıra, kendini Türk kabul etmeyen ya da Millî Mücadele karşıtı teslimiyetçi bir takım kişiler de etnik ayrılıkçı dernekler kurmak isteyerek bağımsızlık talep ederler.

Etnik, ayrılıkçı, azınlık, millî mücadele karşıtı ihanet ortamında Rumlar da işgalci devletlerden aldıkları destek ve talimatlar doğrultusunda, başta İstanbul ve Anadolu’nun pek çok yerinde devam eden teşkilatlanmalarına yeni dernek ve komitalarla ağırlık verirler. Bu ihanet ortamında özellikle Türklük karşıtı yapılar kolektif bir çalışma içerisine girerler. Örneğin Ermeni Rum ile Kürt Ermeni ile Yahudi Rum ile yeni işbirlikleri oluştururlar. Amaç, işgal edilen Türk topraklarından pay kapmaktır.

Bu etnik ve ayrılıkçı ihanet ortamında Rumlar ve Fener Rum Patrikhanesi de boş durmamaktadır. Patrikhane ve ileri gelen Rumlar, etnik ihanet ortamını fırsat bilerek Megali İdea için harekete geçerler. Bu maksatla Osmanlı Rumları, “millî komite” adı altında teşkilatlanarak, Rum ideallerini gerçekleştirme yolunda adım atarlar. Adında millî geçen bu komite ile Fener Rum Patrikhanesi arasında ilişkileri düzenlemek maksadıyla yeni bir “Patrikhane Merkez-i-Millî Komite” kurulur[1].

Komite, 2 Aralık 1918’de Amiral Colthorpe ile görüştükten sonra çalışmalarına hız verir. Bu çalışmaların akabinde Rum Edebiyat Cemiyeti, Clemenso ve Poincare’yi cemiyete üye yapar. 28 Aralık 1918’de yapılan toplantıda Wilson, L. George, Balfor ve Venizelos’u fahri üyeliğe seçer[2]. Sözde Millî Komite, Patrikhane’den, daha etkin çalışmasını ister ve bunun üzerine Patrikhane adeta Yunanistan’a bağlı olarak hareket etmeye başlar[3]. Bu çalışmaların sonucunda meydana çıkan Rum kuruluşları: Rum Matbuat Cemiyeti, Rum İzcilik Teşkilatı, Rum Muhacirin Cemiyeti, Rum Tüccar Cemiyeti, Rum Küçük Asya Cemiyeti, Rum Edebiyat Cemiyeti ve Rum Pontus Cemiyeti[4] öne çıkmaktadır. Yanı sıra İstanbul’un Yunanistan’a ilhakı ve eğer ilhak gerçekleşmezse Rumlara özerklik verilmesi hususunda çalışmak üzere “Yeni hayat” adında bir Rum Kulübü’nün devreye girecektir[5]. Kurulan bu dernek ve cemiyetlerin ağırlık merkezi gibi hareket eden ve Patrikhane’ye bağlı olarak siyasi faaliyetlerini yürüten Mavri Mira Cemiyeti ve bu cemiyet ile işbirliği içerisinde olan başta Rum Pontus Cemiyeti ve diğerleri de kurulur.

Mavri Mira’nın kelimesi “Kara Baht” veya “Kara Kader” anlamına gelmektedir. Mavri Mira Cemiyeti, Fener Rum Patrikhanesi ve Rum din adamları ile desteğini esirgemeyen ve yardımlarda bulunan Yunan hükümeti tarafından kurulmuştur. Mavri Mira Cemiyeti, toplamda 12 Rum derneğinin birleşmesinden ortaya çıkmıştır. Cemiyetin başına Patrik vekili sonrasında da sözde seçimle Patrikliğe getirilen Doretos getirilir. Cemiyetin amacı, Megali İdea çerçevesinde İnebolu’dan Muğla’ya çekilen bir hattın batısında kalan İstanbul, Trakya ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirmek için gerekli zemini hayata geçirmektir[6]. Mavri Mira Cemiyeti, yukarıda bahsedilen hat içerisinde ve bahsi geçen stratejik yerleri Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirme zemini hazırlık çalışmalarında, Rum çetelerini oluşturma ve bu çetelere silah temini sağlanması gibi pek çok görevi üstlenir. Mavri Mira Cemiyeti, bu faaliyetlerinin yanı sıra Kuzey’de bir Rum devletinin kurulması için siyasi faaliyetlerini yürüten Rum Pontus Cemiyeti ile de işbirliği halinde olup, Yunan Kızılhaç ve Yunan Göçmenler Komisyonu da Mavri Mira Cemiyeti’nden emir ve talimat alarak faaliyet yürütmektedirler.

Fener Rum Patrikhanesi ve Rum din adamları, Ermenilerle de işbirliği halindedirler. Rumlar ile Ermenilerin işbirliği birinci dünya savaşından itibaren sürmektedir. Ermeni-Rum işbirliğinin en belirgin özelliği, Ermeni Patriği Zaven’in çabaları sonucunda Osmanlı devletine ve Türklüğe karşı her türlü işbirliği ile öne çıkmaktadır. Bu maksatla 6 Aralık 1918’de Rum-Ermeni Birliği Komitesi kurulmuştur. 4 Ocak 1919’da da Büyükada Ruhban Okulu’nda Türklere karşı birlik olmak ve daha etkin faaliyet yürütmek amacıyla toplantı düzenlenir. 8 Şubat 1919’da İstanbul’a gelen Fransız General Franchet d’Esperey’i Ermeni-Rumlar coşkuyla karşılar ve iki hafta sonra Büyükada Ruhban okulunu ziyaret eder. Yanı sıra Rum ve Ermeniler, İstanbul’a gelen General Harbord’u 1919 ağustosunda ziyaret ederler[7].

Türk düşmanı Ermeni Zaven ve Rum Patriği, Ermeni katliamı suçluları olarak Damat Ferit Paşa’ya her görüşmesinde listeler verir. Damat Ferit’in de eline tutuşturulan bu listeleri, herhangi bir ön çalışma ve araştırma yapmadan yine Türk düşmanı olan Nemrut Mustafa Paşa’nın Divan-ı harbine havale etmiştir. Boğazlıyan Kaymakamını şikâyet eden de bu Türk düşmanı Ermeni Zaven’in ta kendisidir. Tüm bu gelişmelerin, Mavri Mira Cemiyeti’nin, Etniki Eterya’nın bir devamı niteliğinde hareket ettiğini göstermektedir. Mavri Mira, Rum çeteleri silahlandırarak Türk köy ve kasabalarında katliamlar gerçekleştirirler. Mavri Mira’nın silahlandırdığı Rum çetelerin terör estirdiği alan Ege, Marmara Denizi Kıyıları ve Trakya çevresini içine alır[8].

Mondros Mütareke Antlaşması’ndan sonra Ermeniler ile kolektif terör eylemlerine girişen sadece Rumlar değil, İngilizlerin destek ve kışkırtmalarıyla Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal etmek ve ele geçirme hayali ile yaşadıkları bilinmektedir. Tıpkı Yunanlılar gibi Türkiye’de yaşayan Rumlar da bu hayale kapılmışlardır. Venizelos, Batı Anadolu, Trakya, Kıbrıs, Rodos ve Ege Adalarına tamamen hâkim olmak için çalışmaktadır. Bu maksatla Ege ve Trakya’ya Rum nüfus iskân edilmeye başlanır.

İzmir’in işgaliyle birlikte Patrikhane, İtilaf Devletleri Yüksek Komiserlerine gönderdikleri mektuplarda, İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini sevinç ve mutlulukla karşıladıklarını ifade ederler. Yanı sıra bu mektuplarda, Türkiye’de yaşayan Rumların, “Türklerin bütün işkencelerine rağmen” her zaman Yunanistan’a bağlı kaldıklarını ve ABD, Fransa ve İngiltere’yi desteklediklerini ifade etmişlerdir[9]. İzmir’in, İngiltere desteğindeki Yunan Ordusu tarafından işgali sadece Rumlar tarafından sevinçle karşılanmamış; diğer pek çok etnik azınlıkçı ve ayrılıkçı yapılar başta olmak üzere Ermeni Cemaati tarafından da mutlulukla karşılanmıştır. Diğer yandan işgalin ardından, Musevi iler gelenlerinden Durdoğlu Efendi, 10 Haziran 1919’da İzmir Punto’da, İzmir’deki yüksek rütbeli Yunan subaylarının şerefine Lunapark ’ta ziyafet vereceğini ve “işgalin mesut bir olay olduğunu” ifade eder[10].

İzmir’in işgali öncesi Rum çeteleri tarafından Türklere yapılan terör eylemleri ve katliamlar, işgalden sonra gelen Yunan askerleri tarafından işkence, tecavüz ve zulümlerle çok daha trajik bir boyuta ulaşır. Bu dönemde Fener Rum Patrikhanesi, Türkiye’de toprak kazanmak ve Türk düşmanlığına bir yenisini eklemek amacıyla Patrikhanenin kapısına Temmuz 1919’da Bizans ve Yunan bayraklarını asar. Venizelos’un emir ve direktifleri doğrultusunda hareket eden Patrikhane’nin başında Yunan Megali İdea hayaliyle yanıp tutuşan Doreteos, 9 Mart 1919’da; “Patrikhane ile Osmanlı hükümeti arasındaki ilişkileri kesen ve Rumları tebaa görevlerinden affeden” bir bildiri yayımlar[11]. Doreteos, Grogeryan Ermeni Patriği ile birlikte, 3 Temmuz 1919’da İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği’ne ortak bir dilekçe verirler: “Asayişsizlik… Türkiye’de… Bu son zamanlarda özel surette endişe ve telaşı mucip olmuştur. Millî Savunma bahanesi altında Hristiyanlara saldırmaları için milisler teşkilatlandırılmıştır. Babıali… bu hareketi doğrudan doğruya desteklemektedir. Osmanlı hükümet adamları yeniden kitle halinde adam öldürmelerin önüne geçmek için, vatanseverlik duyguları hırpalanmış olan Türk milletinin heyecan halinin dikkate alınmasının lüzumunu, müttefiklerin göz önünde tutmalarını teminen, ileri sürüyorlar. Asayişsizlikten esas itibariyle, Türk hükümeti sorumludur. Doğu Hristiyanların koruyucusu ve mazlum milletlerin kurtarıcısı olan müttefiklerin münasip görecekleri tedbirleri almaları için dileklerimizi ortaya koymamız hususuna müsaadelerini rica ediyoruz…[12] Bu dilekçeyi işgalci güçlere veren Doreteos, Mavri Mira’nın başıdır ve Venizelos’un emir ve talimatlarıyla Patrik seçilmiştir.

Mavri Mira Cemiyeti ve faaliyetleri hakkında, Mustafa Kemal Paşa, 22 Ağustos 1919 tarihinde “çok gizli” ibaresiyle bir genelge yayımlar.

Pek sağlam kaynaklardan elde edilen bilgilere göre (İstanbul) Rum Patrikhanesinde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Doreteos, üyeleri: Atenagoras, Enez Metropolidi, Yunan Kaymakamı Giritli Katekhakis, Katelopulos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kimselerdir. Kurul, doğrudan doğruya Venizelos’tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan hükümetinin para yardımıyla, pek büyük bir sermayesi vardır. Görevi, Osmanlı illeri dâhilinde çeteler oluşturmak ve yönetmek, mitingler ve propaganda yapmaktır. Yunan Kızılhaç’ı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır. Görevi, görünüşte göçmenlere bakmak gibi insani bir perde altında çete teşkilatı yapmak, ihtilal düzenini hazırlamaktır. Bu suretle tıbbi ilaçlar ve sağlık gereçleri adı altında silah, cephane ve teçhizatı, Osmanlı ülkesine sokmaktır. Hatta resmi Göçmen Komisyonu da Mavri Mira kuruluna tabiidir.

İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi, silah ve cephane deposu halini almıştır ve hatta kiliseler ibadet yerinden çok askeri ambarlar gibi kullanılmaktadır. Ermeni Patriği Zaven Efendi de Mavri Mira Kurulu tarafından satın alınmıştır. Rum okullarının, önceden bizim yapıpta tam şimdi sırası iken maalesef terk ettiğimiz izci teşkilatları tamamen Mavri Mira kurulu tarafından yönetilmektedir. İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise, Tekirdağ ve bunlara bağlı yerlerde izci teşkilatı tamamlanmıştır. İzciler yalnızca çocuklar değildir. Yirmi yaşını aşkın gençler de dâhildir. Anadolu’da Samsun ve Trabzon, cephane dağıtım yeridir. Uygun bir halde bir yelkenli Yunan gemisi, durmuş bir halde cephane ve silahlarla yüklü olarak bu yerlerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibidir. Mustafa Kemal[13]

Yunanistan’a en iyi hizmeti vereceğine inanılan ve Mavri Mira Cemiyeti’nin başkanı seçilen Doreteos, Kasım 1919’da Patrik ilan edilir. Bu haliyle Fener Rum Patrikhanesi, giderek kendine “Doğu Büyük Kilise Merkezi” sıfatı ile bir bağımsızlık havası vererek uluslararası politikaya da girmeye çalışmaktadır. Dışarıda bu gelişmeler yaşanırken içeride de tam anlamıyla bir ihtilal faaliyeti zemini hazırlanmaya çalışılmaktadır.

Mustafa Kemal Paşa, 8 Kasım 1919’da Harbiye Nazırı Cemal Paşa’ya gönderdiği raporunda şu bilgilere yer vermektedir: “Geçen ay kiliselerin yönetim kurulu seçimleri yapılmış, birçok Yunanlı kimse yönetim kurulu üyeliğine seçilmiştir. Rum Patrikhanesi, Yunan elçiliğinden aldığı emir üzerine kilise kurul mütevellilerinden başka kırk kişilik bir başka kurul seçtirmiş ve bunlara İstanbul Rum Mebusları adını vermiştir. Bu kurulun görevi, İstanbul meselesi konferansta söz konusu olunca propaganda için uygun görülecek kişilerin Paris, İngiltere, İsviçre, Yunanistan’a izamile tahrikât ve teşvikatta bulunmak umum Rumlar adına İstanbul’un ilhakını saf-ı mesaide bulunmak ve Yunanistan’dan gelen emirleri uygulamak ve sevk edilen çeteleri icap eden yerlere izam velhasıl hukuk hâkimiyet-i Osmaniye ile gayr-ı kabil-i ahval ve harekâtı idare etmektir. Kurul İzmir’e de gönderilecektir. Yunanlı Miralay Aleksandros, Simrafa’daki 12 gün önce buraya gelerek elçilikte Yunan hafiye zabıtının İstanbul teşkilatına memur olmuş ve işe başlamıştır. Görevi bitince Atina’ya gidecektir. Bunun bir Kaymakam, iki mülazım, iki Yüzbaşı yardımcısı vardır. Bu yardımcılardan Yüzbaşı Drikis Kalokilas, bu günlerde Zalpili adlı Torpido ile Pontus Cumhuriyeti Hükümetinin Jandarma teşkilatını tensik etmek üzere Trabzon cihetlerine hareket edecektir.”[14]

Patrik seçilen Doreteos, Batı kiliseleri ile de temasa geçer ve onların desteğini almaya çalışır. Türkiye’deki Rum Okullarından Türkçe dersleri kaldırılır. İtilaf Devletleri ve Yunan Donanmasının karşılanması için Rum okulları tatil edilir. Bu arada işgalci devlet yetkilileri ile Patrikhane arasındaki temasları Yunan ateşemiliteri üzerinden gerçekleştirilmektedir. Patrikhane, Yunan Konsolosluğu ile işbirliği içindedir. Konsolosluk, İstanbul’daki Rumların, Osmanlı devletine vergi vermemeleri için sahte Yunan pasaportları düzenler. Bu faaliyetler para yardımlarıyla desteklenir. Para yardımları İstanbul’daki özel teşkilata yapılır. Patrikhanenin gücünü artırmak adına, sözde ruhani kadrosunun takviyesi amacıyla Drama, Amasya, Ankara, İnoz, Viz, Çanakkale, Trabzon ve Kayseri metropolitleri İstanbul’a getirilerek Ruhani Meclise üye yapılır[15].

Yanı sıra Patrikhane, Rum çetelerini korumak maksadıyla bu çetecilere göçmen olduklarına dair resmi belgeler düzenler. Bu durum, tespit edilir ve belge verilen kişilerin göçmen değil çeteci oldukları anlaşılır[16].  Türkiye’deki Rum din adamlarının niyet ve düşüncelerini, İznik Başpiskoposu Vasilios bu sıralarda verdiği demeçlerde: “Geride tek bir ferdi kalmamak üzere Türklerin tamamıyla yok olmasını ne kadar isterdim” diyerek ifade etmektedir[17].

İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Cemiyeti, çeteler kurmak, bu çeteleri görevlendirmek ve idare etmek, mitingler ve propagandalar yapmakla meşgul olmuştur. Mavri Mira Cemiyeti, Rum çetelere silah, teçhizat ve diğer materyallerin sağlanmasında etkin rol oynamıştır. Yunan Kızılhaç’ı ve Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Cemiyetinin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevlendirilmiştir. Mavri Mira Cemiyeti tarafından idare edilen Rum okullarının izci teşkilatları sadece çocuklara değil yirmi yaşından yukarı gençlere de açılmıştır. Bu da niyeti açıkça ifade etmektedir. Mavri Mira Cemiyeti, kiliseleri silah deposu haline sokmuştur. Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira ile işbirliği içinde hareket etmiştir. Bu işbirliği döneminde Ermeni hazırlıkları tıpkı Rum hazırlıkları şeklinde ilerletilmiştir.

Fener Rum Patrikhanesi’ne Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir kişinin getirilmesi gerekirken, 1947 yılında ABD’den Athenagroas adlı biri sözde patrik olarak gönderilmiştir. Athenagroas, 12 Temmuz 1947’de Marshall Yardımı olarak anılan sözde yardım anlaşmasını imzalayan dönemin hükümeti tarafından bir çırpıda Türk vatandaşı yapılmıştır. Uğur Yıldırım’ın, Dünden Bugüne Patrikhane isimli çalışmasında da belirttiği üzere bir çırpıda Türk vatandaşı yapılan bu ABD’li Athenagroas’ın, Mavri Mira cemiyeti üyesi olan Athenagroas ile aynı kişi oluğu ileri sürülmektedir[18].

Son söz yerine, geçmişten günümüze Türklük karşıtlığı içerisinde olan Fener Rum Patrikhanesinin girdiği işbirlikleri ve siyasi faaliyetler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve devrimlerine yönelik topyekûn bir savaş olarak devam etmektedir. Bu topyekûn saldırı devam ederken devletimizin ve Türk milletinin bölünmez bütünlüğü, ulusal egemenliği, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruması gereken kurumlarımız bu mücadelede bulundukları saf ile Türk ulusunun geleceğini büyük bir bilinmezliğe sürüklemektedir.

[1] Bülent ATALAY, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Siyasal Faaliyetleri (1908-1923), Tatav yy., İstanbul, 2001, S. 114-115.

[2] ATALAY, a. g. e. s. 115.

[3] ATALAY; S. 115.

[4] M. Süreyya ŞAHİN, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1996, S. 214.

[5] ATALAY, a. g. e. S. 115.

[6] Cengiz DÖNMEZ, Millî Mücadele Döneminde Anadolu’da Faaliyet Gösteren Zararlı Cemiyetler, Türkoloji ve Türk Tarihi Özel sayısı, C:11, Mart-Nisan 2002, Yıl:8, Sayı: 44, Ankara 2002, S. 370-386.

[7] ATALAY, a. g. e. S. 115.

[8] Fatih AKIN, Türkiye’de Azınlık Politikaları ve 6-7 Eylül Olayları, Kum Saati yayınları, İstanbul, 2006, S. 44-45.

[9] Mustafa TURAN, Yunan Mezalimi (İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923), AAM yayınları, Ankara-1999, S. 42.

[10] TURAN, a. g. e. S. 67.

[11] Gotthard JAESCHKE, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çev.: Cemal Köprülü, TTK yayınları, İstanbul-1973, S. 899.

[12] JAESCHKE, a. g. e. S. 51.

[13] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Cilt III. Vesikalar, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü, MEB Devlet kitapları yy., İstanbul-1973, S. 899.

[14] HTDV, Sayı:II, Vesika:256’dan aktaran: SOFUOĞLU, Fener Rum Patrikhanesi, s. 112-113.

[15] SOFUOĞLU, a. g. e. S. 100-101.

[16] SOFUOĞLU, a. g. e. S. 190.

[17] JAESCHKE, a. g. e. S.52.

[18] Uğur, YILDIRIM, Dünden Bugüne Patrikhane, Kaynak yy, İstanbul-2004, S: 93.

Fener Rum Patrikhanesi’nin Siyasi Faaliyetleri ile Etniki Eterya’nın Devamı Olan Mavri Mira Cemiyeti

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!