Osmanlı Dönemi Türk Mezar Taşları; Osmanlı Şehri Göynük’ten Sessiz Tanıklar

Mezar taşları, sadece birer yontulmuş taş parçası olmaktan çok daha fazlasıdır. Onlar, geçmişin sessiz tanıklarıdır; bir dönemin sosyal yapısını, kişilerin statüsünü, inanç sistemlerini ve hatta bireysel kimliklerini gözler önüne seren tarihi belgelerdir. Osmanlı dönemine ait mezar taşları ise bu açıdan bizlere oldukça zengin bir miras sunmaktadır. İslamiyet’te vefât eden Müslüman’ın mezarına taş kitâbe ve ayaktaşı dikme an’anesi yoktur. İnsanı ölümünden sonra anıtlaştıran somut taş simgeler ve yapılar meydana getirme düşüncesi, şüphesiz bu geleneğin İslamiyet öncesi Türklerin hayat tarzında mevcut olan ata kültünden ve özellikle Şaman inancından geldiğini ortaya koymaktadır.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Osmanlı Dönemi Türk Mezar Taşları; Osmanlı Şehri Göynük’ten Sessiz Tanıklar

  Mezar taşları, sadece birer yontulmuş taş parçası olmaktan çok daha fazlasıdır. Onlar, geçmişin sessiz tanıklarıdır; bir dönemin sosyal yapısını, kişilerin statüsünü, inanç sistemlerini ve hatta bireysel kimliklerini gözler önüne seren tarihi belgelerdir. Osmanlı dönemine ait mezar taşları ise bu açıdan bizlere oldukça zengin bir miras sunmaktadır. İslamiyet’te vefât eden Müslüman’ın mezarına taş kitâbe ve ayaktaşı dikme an’anesi yoktur. İnsanı ölümünden sonra anıtlaştıran somut taş simgeler ve yapılar meydana getirme düşüncesi, şüphesiz bu geleneğin İslamiyet öncesi Türklerin hayat tarzında mevcut olan ata kültünden ve özellikle Şaman inancından geldiğini ortaya koymaktadır. Bu somut simgeler, Türklerin tarih boyunca atalarına, ecdâdına gösterdiği saygının değişmez ifâdesinin tezâhürüdür. Ben de bu bilinç ve aynı saygı ile Bolu ilinin Göynük ilçesinde var olduğunu bildiğimiz ancak hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız Osmanlı devri Türk mezar taşlarını tetkik etme kararı aldım. 2012 yılında üniversite son sınıf öğrencisiydim. Bitirme tezi konusu olarak mezar taşlarına ilgimden dolayı, mezar taşı alanında çalışmak istedim. Benim için mezarlıklar ve mezar taşları hayatın ta kendisiydi, toplumun aynasıydı. Göynük’teki Osmanlı dönemi mezar taşlarını çalışırken bu gerçeği bir kez daha fark ettim.  İnsan mezarlıkta mutlu olur mu? Huzur bulur mu? Hissedebildiğinizde, anlayabildiğinizde, mezar taşlarının konuştuğunu ve sizlere geçmişten az da olsa haber verdiğini işitebildiğinizde cevabınız “evet” olacaktır.

 

Göynük şehir merkezindeki Osmanlı mezar taşları, Gazi Süleyman Paşa Camii Akşamseddin Türbesi haziresinde 158, Ömer Sıkkini (Bıçakçı Ömer) Türbesi haziresinde 13 (bunlardan 3 tanesinin ayak taşı vardır) ve Salmanlar sokaktaki hazirede 7 tane (2 tanesinin ayak taşı vardır) olmak üzere toplam 178 tanedir. Bunlardan 134 tanesi baş taşı (89 erkek, 43 kadın, 2 belirsiz ), 42 tanesi ayak taşıdır (1 erkek, 10 kadın 31 belirsiz) 2 tanesinin ise baş veya ayak taşı mı olduğu belli değildir. (Vakıflar Dergisi XXX, s.297, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları Ankara – 2007) Yukarıda bahsi geçen mezar taşlarının neredeyse tamamını inceleme imkânı bulabildim. Göynükte adı geçen hazîreler dışında birçok Osmanlı yâdigârı kitâbenin bulunduğunu fakat bu hazîrelerin yol, park, bina vs. yapılara tercih edilip ortadan kaldırıldığını ya da yerlerinin değiştirildiğini Göynük eşrâfından öğrendiğimde çok üzüldüğümü söyleyebilirim. İncelemelerime göre Göynük Türk mezar taşlarının 15. Yüzyıldan 20. Yüzyıl başlarına kadar uzanan bir zaman dilimine ait olduğu anlaşılmaktadır.

Göynük’te yaklaşık 170 mezar taşı inceledim, üzerlerindeki yazıları önce tebeşirle belirginleştirerek fotoğrafladım ve günümüz Türkçesine çevirdim. Oldukça zahmetli ama bir o kadar da heyecan verici bir süreçti. Çünkü her mezar taşı, bir hikâye anlatıyordu. Yazımın başında da söylediğim gibi mezar taşları sadece birer isim ve tarih barındıran taş parçaları değildir; aynı zamanda kişinin toplum içindeki statüsüne dair de ipuçları verir. Taşın boyutu, şekli, üzerindeki süslemeler ve özellikle baş kısmındaki sarık, fes ya da serpuş motifleri, kişinin toplumsal konumunu da gösterir. Özellikle kadın mezar taşları, dikkat çekici süslemeleriyle öne çıkmaktadır. Çiçek motifleri, zarif işlemeler ve estetik detaylar, Osmanlı dönemi kadınlarının mezar taşlarına dahi bir zarafet katıldığını göstermektedir. Nihayetinde kadınların; yaşarken olduğu gibi ölümden sonra da süslenmeye ilgileri mezar taşlarına yansıtılmıştı.  Ne de olsa kadındı… Ancak bu kültürel miras, günümüzde hak ettiği ilgiyi görememektedir. Hatta bu sessiz tanıklar kimsenin haberi bile olmadan bir kenarda beklemektedirler. Osmanlı’dan kalan pek çok mezar taşı ya bir duvar arasında sıkışmış ya kendini bilmez zevatlarca kasten tahrip edilmiş ya da bir çeşmenin kenar taşı olarak boynu bükük kalakalmış durumdadır.

 

Mezarlıklar, çoğu zaman atıl alanlar olarak görülmekte ve bu değerli taşlar, zamanın ve ihmalkârlığın kurbanı olmaktadır. Oysa her biri, geçmişi anlamak için birer rehber/tanık niteliğindedir. Mezar taşlarını okumak, geçmişi anlamanın ve tarihi belgelerden farklı bir bakış açısı sunmanın önemli yollarından biridir. Onlar, bize yalnızca kimlerin yaşayıp öldüğünü değil, aslında kültürümüzün hâlâ yaşadığını, diri olduğunu anlatır. Bu nedenle, mezar taşlarına hak ettikleri değeri vermek ve korumak, kültürel mirasımıza sahip çıkmak her Türk bireyinin asli görevi ve sorumluluğu olmalıdır.  Bitirme çalışması olarak bu konuyu seçme amacım, bugün var olan fakat kısmen zarar görmüş mezar taşlarının kaybolmadan veya daha büyük bir tahribâta uğramadan üzerindeki yazı ve bezemelerin müsâade ettiği ölçüde özelliklerini ortaya koymak ve hakkında kalıcı bilgiler verebilmektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Osmanlı Dönemi Türk Mezar Taşları; Osmanlı Şehri Göynük’ten Sessiz Tanıklar

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni yayımlardan haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!