Ümit Özdağ’ın tutuklanmasının ardından Zafer Partisi’nde dikkat çeken bir sessizlik hâkim. Parti üst yönetimi, genel başkan yardımcıları ve sözcüler, alışılmışın aksine mümkün olduğunca sert söylemlerden kaçınıyor. Türkiye genelinde mitingler görünmez hale gelirken, bazı il ve ilçe başkanlarının istifa ettiği bilgileri de kamuoyuna yansımış durumda.
Partiye yönelik ortaya atılan iddialar ise kamu vicdanını derinden yaralıyor. Sosyal medyada ve bazı basın organlarında gündeme getirilen cinsel taciz, grup seks ve benzeri çirkin ithamlar, henüz hukuken ispatlanmamış olsa da kamuoyunda “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” algısını besliyor. Ancak bu iddiaların büyük bölümünün iftira olduğu yönünde Zafer Partisi tabanında güçlü bir kanaat mevcut. Gerçeğin ne olduğunun ise önümüzdeki günlerde yargı süreçleriyle netleşmesi bekleniyor.
Zafer Partisi “Çatı” mı, Yoksa Bir Seçenek mi?
Özellikle sosyal medyada Zafer Partisi, bazı çevrelerce “Türk milliyetçilerinin tek çatısı” olarak lanse edilse de, bu görüşe karşı çıkan çok sayıda milliyetçi ve Atatürkçü yapı bulunuyor. Bunlardan en dikkat çekeni ise Milliyetçi Türkiye Partisi ve lideri Ahmet Yılmaz ile yol arkadaşları.
Milliyetçi Türkiye Partisi, programını açıkça Nutuk’a dayandırıyor. Parti tüzüğünde dahi Nutuk okuma şartı bulunuyor; Nutuk’u okumamış hiçbir kişi teşkilatlarda görev alamıyor. Parti yönetimi, “Nutuk bizim kutup yıldızımızdır” diyerek, Atatürk’ün emanetini koruma kararlılığını sıkça vurguluyor.
Bu yaklaşım, Türk milliyetçiliğini sadece sert söylemlere indirgeyen anlayışlara karşı daha disiplinli, ilkeli ve ideolojik bir çizgi arayışını yansıtıyor.
Zafer Partisi’nde İç Çatışmalar mı?
Zafer Partisi’nin son dönemde içine aldığı yeni kadroların, partinin ruhunu ve yönünü doğru okuyamadığına dair eleştiriler artıyor. Parti içinde ciddi kutuplaşmalar yaşandığı, teşkilatlar arasında çatışmalı bir yapı oluştuğu ve bu çatışmaların verimli bir birlikteliği engellediği iddialar arasında.
Türk milliyetçiliği, bugün artık sadece bir siyasi refleks değil; aynı zamanda ciddi bir ideolojik duruş ve tarihsel bir sorumluluk gerektiriyor. Bu nedenle Zafer Partisi’nin yaşadığı sorunlar, yalnızca bir partinin iç meselesi değil, Türk milliyetçiliğinin temsil gücüne yönelik tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Önümüzdeki süreçte, gerek yargı kararları gerekse kamuoyu tepkileriyle Zafer Partisi’nin nasıl bir yol haritası çizeceği merak konusu. Ancak görünen o ki Türk milliyetçileri, artık daha net, daha ilkesel ve daha bütüncül bir temsil arayışında. Bu temsilin adresi konusunda ise yol ayrımları şimdiden belirginleşmiş durumda.