Simge ERCİYAS

NEOKOLONYALİZM – YEŞİL EMPERYALİZM

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Neokolonyalizm veya yeni sömürgecilik, gelişmekte olan bir ülkeyi etkilemek için önceki sömürgecilik ile doğrudan askeri kontrol veya dolaylı siyasi kontrol yöntemleri yerine kapitalizmiküreselleşmeyi ve kültür emperyalizmini kullanma pratiğidir.

Terim ilk olarak, 1956’da Fransız filozof Jean-Paul Sartre tarafından kullanılmış olup[1][2] daha sonra Gana devlet başkanı Kwame Nkrumah tarafından 1960’larda sömürgecilikten bağımsızlıklarını kazanan Afrika ülkeleri bağlamında kullanıldı.

 

Yeşil emperyalizm (aynı zamanda eko-emperyalizmeko-sömürgecilik veya çevre emperyalizmi olarak da bilinir), Batı’nın çoğunlukla gelişmekte olan ülkelerin iç işlerini çevrecilik hakkında duyar kasarak etkilemeye yönelik bir stratejisine verilen aşağılayıcı lakaptır.

Etimoloji: Brundtland raporunun Üçüncü Dünya elitleri tarafından şüpheci bir şekilde değerlendirilmesi 1988 yılında Helge Ole Bergesen tarafından yeşil emperyalizm olarak özetlenmiştir.[1] 

1999 yılında Deepak Lal, Yeşil Emperyalizm: Dünyanın En Yoksul Ülkelerinde Sefalet ve Savaş İçin Bir Reçete isimli kitabında bu terimi aynı anlamda kullanmıştır.[2] Bununla birlikte, aynı terim Richard Grove’un 1995 tarihli Yeşil Emperyalizm: Sömürge Genişlemesi, Tropikal Ada Cennetleri ve Çevreciliğin Kökenleri 1600–1860 isimli kitabında ise bu terimi farklı şekilde kullanılmaktadır.[3] 

Grove’un kitabında bu, ütopik tropik ülkelerin Avrupalı veri odaklı bilim insanları üzerinde yarattığı etkinin sonucu olarak ortaya çıkan ilk çevrecilik anlamına gelmektedir.[4]

Çevresel sömürgecilik veya eko-sömürgecilik teriminden ilk kez 1989’dan bu yana doğaya karşılık borç takaslarıyla bağlantılı olarak bahsedilmektedir.[5][6] Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, çevre koruma amaçlı programların müdahaleci ve emperyalist olarak algılanmasından endişe edilmiştir.[6] Bununla birlikte Afrika’da milli parkların kurulması bazı durumlarda yerel halkın yoksullaşmasına ve yerinden edilmesine yol açmıştır.[7]

Eko-emperyalizm (ya da ekolojik emperyalizm [8] ) başlangıçta Alfred Crosby’nin aynı isimli kitabında ortaya koyduğu bir kavram olan ekolojik emperyalizmin kısaltmasıydı, ancak Paul Driessen’in Eko-Emperyalizm: Yeşil Güç Kara Ölüm kitabının yayınlanmasından sonra anlamı değişmiştir.[9] Crosby’nin eko-emperyalizmi, hedeflenen ülkelerin çevresi üzerinde yıkıcı etkisi olan müdahalelerdir; Driessen’in eko-emperyalizmi ise çevresel iyileştirme adına ekonomi üzerinde yıkıcı etkisi olan müdahalelerdir.[9]

 

Her ne kadar şu an algı yaratılan kısım iyi niyetle sunuluyor olsa da emperyal tabanlı iş gören Birleşmiş Milletler, bu gücü saptırarak Afrika toprakları üzerinde ve tüm dünya üretimi üzerinde 5 ülke üzerinden baskı, zulüm ve yaptırımlar ile güç sahibi olmak istemekte. Yani ülkelerin üretimleri kullandırılmayacak ve yasaklı yasalarla değerler hepimizin ellerinden alınacak. Yeni yeşil güç denilen durum aslında el değmemiş yerlere kendilerinden başkalarının hatta toprağın sahiplerinin dahi ulaşamaması anlamına gelmekte.

Durum o kadar ki tanımın üzerine bir de Noe-kolon-yal-izm yani Koloni kültürünün son yüzyılı anlamına gelen tanımlarla felsefesini ve matematiğini çalıştılar. Son eli yılı aşkın süredir bu akımı olgunlaştırmaya çalışanlar artık Tek Dünya söylemleri ile 5 ülke tekeline bağladıkları haçlı ordusunu, tekrar tarih sahnesine çıkarmayı da başardılar.

İkinci dünya savaşı ile dünyayı laboratuvar ortamına çevirenler, insan olmanın değerlerine, kültür, örf, adet, ulus devlet, birlik bilinci ve yaşama dair ne varsa Vandalizm ile yok etmenin de yıkıcı etkilerini hiç çekinmeden kullanmakta.

Ne var ki, Türkiye Anayasası bu aklın yüz yıl önce farkına varmış bulunduğu bir hamle ile bizlere ne yapmamız gerektiği konusunda ödevler, görevler ve nereye bakmamız gerektiğine dair birçok eser bırakmıştır.

Türk kültürü bu vandalizm ile ilk defa savaşıyor diyemeyiz. Bir şekilde kendini, kendi bataklığından çıkarmayı başaran sistemin artık kurutulması gerekmekte.

Ya bu işi Türkler olarak bizler başaracağız ya da bunu başarabilen başka bir ırk, kültür ya da bilinç bulunmadığından Dünyada yaşama şansı kalmayan insan ırkı yok olmanın da sürecini kendi ellerile yaşayacaktır.

Lakin sona gelinen bu düzende Tük kültürünün de artık yapmaması gereken bir konu da var elbette…. Başarı sonrası son hamle Türk olan bizlerin de bu çirkin ve bize ait olmayan geçit ile aramızda ki bağı kapattığımız ve korunduğumuz bir dünyanın yaratıcısı olacaklardır.

Bilenler ve Görenlere ve Savaşanlara selam olsun.

Simge Erciyas

NEOKOLONYALİZM – YEŞİL EMPERYALİZM

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!