Ne olursa olsun, eğer bir konu çok tartışmalıysa milli mesele de öyledir hakikati söyleyemeyiz.
Bu manada, Milli cenah adına, artık net bir ayrım yapsak diyorum.
Kuruluşun Yasa Savunucuları Nutuk Çalışmış Olanlar ile Karşı Devrimde Olanlar.
Türk yurtlarında başlayıp biten 1.Dünya Savaşı sonunda İstanbul, yine ve yeniden Türk’leri bağrına basmış ve yeni bin yıl düzeni için yine Türk bilgeliğini tercih etmiştir.
Günümüzde yeni binyılın henüz ilk yüz yıllını yaşanırken, eski tecrübelerini geride bırakarak, evrensel bilinç ile savunulması gereken bir bilgeliğin sancağını, yeni binyıla taşımış oldu.
Türklerin KIRK bin yıllık beşiği olan bu topraklar; evrensel bilincin hakimiyetinde mutlak irade göstererek, kuruluş değerlerini -amacı açık beyan- tüm Dünyaya duyurmuştur. Keza Türk töreleri her zaman evrensel yasalar ile kurulur ve nesiller boyu bu bilinç devam eder. Dünya ülke yönetimlerine örnek olarak gösterilen bu milli ve ulusal iradenin, tüm sürecini birebir yaşamalarına rağmen, Kurucu Türk Bürokrasisi, 1939-45 yıllarında vakit kaybetmeden, karşı devrime geçen bir politika üretmiştir.
Peki nedir bu Karşı Devrim Politikası; Kronolojik bir hastalık olan ve tarihte -Firavuncu- olarak bilinen ve yeni adı NEO-KOLONYALİZM. (Emperyalist yeni nesil sömürgecilik.)
Tüm dünya tarihi, Türk inkılaplarından övgü ile bahseder ve benimserken; bizim ülkemizde iktidar ve muhalif partiler, bu sömürgeci ve gerici politikaya neredeyse her dönem hizmet etmişlerdir. Bunu da, muhalif olan topluma rağmen yapmışlardır. Gerek siyasetin gerekse bir kesim halkın her iki sözünden biri Türk Milleti olmasına rağmen savunulan tez “Atatürk kuruluş değerlerine düşman” bir anlayış haline gelmiştir. Yine siyasalcıların her iki sözünden biri demokrasi çığırtkanlığı iken öyle bir algıya gelmişiz ki demokrasi tanımının ucu kaçmıştır.
Fark edilmesi gereken şudur ki; Millet fakru zaruret içinde harap edilirken, gençler ve iyi niyetli vatandaşlarımız, kullanıldığının farkında olmayabilir ama bu sömürgeye hizmet edenler her şeyi bilerek yapmaktadırlar, -halka rağmen- bundan emin olabilirsiniz. Millî görüşte bu detayı fark etmeyenlerin, neye hizmet ettiğinin sorgulanması zamanı geldi de geçiyor.
İki görüş için En Net ayrımı, birkaç maddeye de indirgeyebiliriz.
Karşı Devrim Görüşü: Kürt ve Turan İslam birliği ile Türklerin ve Kürtlerin İslam’ın askerliğini yapması gerektiğini savunur. Her anlamda Birlik İslam için yapılmalıdır.
Nutuk Çalışanlar: Turan birliğini dil, eğitim, kültür, ekonomik ve askeri iş birliği içinde olan egemen bağımsız ülkeler birliği olarak görür.
KDG: Hilafetin mutlaka devamlılığının uygulanmasını ve temsili yönetimi savunur.
NÇ: Din gibi temiz manevi değerlerin, siyasi maddi durumlar içinde, kişilerin emelleri elinde kirletilmemelidir. Din evlerde, millî görüş devlette işlenir.
KDG: Milliyetçiliği sınıfsal birliğe bağlı olarak savunur. Sınıf ayrımını faşizan bir eda ile icra eder.
NÇ: Milliyetçiliği, sosyolojik ülke bütünlüğü içinde bulunan tüm vatandaşlara eşit hak tanır. Ülke yönetiminde ve memuriyette, pragmatik yetenekli ve eğitimli ülke halkının haklarını savunan liyakatli kişilerin olmasını savunur.
KDG: Demokrasi adı altında, -çoğu zaman kimin zihniyetini taşıdığı tartışılır olan- azınlık hakları ile devlet yönetimini teslim etmeyi, hatta bu düşünce ile oklokrasi (yozlaşmış demokrasi) oluşturmayı savunur.
NÇ: Halk arasında mutlak eşitlik gereği, tüm hakların halka ait olması, meclisin mutlak meşrutiyeti, liyakatli ve Nutuk milli şuuruna ermiş, yeteneklerini kanıtlamış kişilerin yönetimde yer almasını savunur.
Bugünün Türkiye’sinde yaşanan tüm olumsuzlukların temeli, Atatürk’ün öldüğü gün atılmaya başlandı ve 1945-1950 arasında da bu temel üzerine ülkemizin kara yazgısının taşları teker teker örüldü. Bugün artık çatısı kapanıyor. Bu çatının kiremitleri döşenirken Türk bayrağını çatıya dikenler şimdilik görüntüyü saklamaktadır. Hala teslim alınamaması ise bu sancağın, yurtsever, yasalcı Atatürkçülerin inançlı direnişleri sayesindedir. Sorunlarımızın ve içinde bulunduğumuz acı gerçeklerin kaynağını bilmek, bunların çözümü ve üstesinden gelebilmek için ön koşuldur. Bu kaynak, 1945-1950 arasında yaşananlardır ve gelinen durum sebep değil sonuçtur.
Sözün kısası, Milli duruş ikiye ayrılır. Lütfen, milliyetçiler derken bu iki yapının birbirinden ayrı olduğunu bilerek eleştiriniz. Solcu da değiliz, Sağcı da Komünist te değiliz, Demokrat ta, Liberal de değiliz, Muhafazakâr da.
En doğal hali ile kuruluş yasalarının “yasal savunucularıyız.”
” Esas olan Türk Milletinin onur, şeref ve haysiyetine yaraşır bir yaşam sürmesidir “
Yüce Türk milleti ve Türk halkına yüksek saygılarımla;
Simge ERCİYAS