Bazı dönemler vardır… Kadın konuşmaz ama sözü konuşur.
Kapılar kapanır, yollar daralır ama kalemin önü hep açıktır.
Toplumun gölgesinde duran kadınlar, kendi iç ışıklarıyla yazar, çizer, kurar… Ve bir milletin ruhunu görünmez bir yerden besler.
Cumhuriyet’in doğuşuyla birlikte kadın, yalnızca görünür olmadı;
“Sözü görünür” oldu.
Yıllarca fısıltıyla aktardığı duygular, artık kâğıdın beyazlığında iz bırakan bir duruşa dönüştü.
Bu topraklarda kadın;
Bazen bir ağıt,
Bazen bir destan,
Bazen de suskun bir kahraman olarak durdu…
Ama hep vardı.
Ve varlığıyla milletin hafızasını canlı tuttu.
Kadın Kaleminin Derinliği
Bir kadın yazarın kalemi, çoğu zaman bir erkeğin kılıcından daha sessiz ama daha derindir.
Çünkü kadın yarayı da bilir, merhemi de…
Acıyı taşır, umudu büyütür, sabrı yoğurur.
Bu milletin anaları, cephede değilse bile gönülde nöbet tutmuştur.
İşte o nöbetin duygusu, satırlara sinmiştir.
“Kadın gördüğünü değil; hissettiğini yazar.
His ise tarihten daha uzun yaşar.”
Cumhuriyet’in Aydınlığında Kadın Sesleri
Cumhuriyet yılları, Türk kadınının edebiyat sahnesine hem cesaretle hem gururla adım attığı bir dönemdir.
Bu dönemin öncü kadınları:
Halide Edip Adıvar – Savaşın içinden yükselen bir kadın sesi; milletin ruhunu romanlaştıran yürek.
Samiha Ayverdi – Maneviyatı sözün özü yapan, İstanbul’un ruhunu kadın zarafetiyle işleyen bir kalem.
Afet İnan – Tarihi yalnızca anlatmayan, belgeleyen; Türk kadınının aklını temsil eden bir Cumhuriyet kızı.
Nezihe Meriç – Kadının iç dünyasını cesurca masaya yatıran, hissi ve gerçeği birleştiren güçlü bir ses.
Gülsün Karamustafa, Tomris Uyar, Füruzan Toplumun görünmeyen yanlarını yazarak kadının sesini modern edebiyete taşıyanlar.
Bu kadınlar;
Kimi zaman savaşın ortasında, kimi zaman toplum baskısının gölgesinde, kimi zaman yalnızlığın iç çığlığında yazdı.
Ama hepsinin kalemi milletin vicdanından beslendi.
Kadının Yazdığı, Milletin Hissettiği
Erkekler tarihin dışını yazdı.
Kadınlar ise tarihin içini.
Erkekler meydanı anlattı;
Kadınlar, o meydanda dökülen gözyağının nedenini…
Bu yüzden kadının kalemi yalnızca bir araç değil, bir hafızadır.
Bu yüzden kadın yazarın kelimesi yalnızca bir cümle değil, bir izdir.
“Kadın kalemi, bir milletin sessiz vicdanıdır.
Çünkü kadın sözü eğmez; sözü büyütür.”
Millî Ruhun Kadınla Yoğrulması
Türk kadını, edebiyatı yalnızca duygusuyla değil; vatan sevgisiyle de yoğurdu.
Anadolu’nun taşına toprağına sinen o milli ruh, kadınların satırlarında daha da anlam buldu.
Onlar, milletin yükünü sırtlayan anaların yansımasıdır.
Vatanı savunan evlatların yüreğine dokunan ninnilerin sahibidir.
Kalemiyle ülkesine, diliyle kültürüne, sözüyle tarihine sahip çıkan gizli kahramanlardır.
Türk edebiyatının özünde;
Bir yanımızda vatan, bir yanımızda hüzün,
Bir yanımızda cesaret, bir yanımızda ana sıcaklığı vardır.
Ve bu dengenin adına biz Türk kadını deriz.
Bu bölüm, Cumhuriyet’in ilk ışığından bugünün sesi olan tüm kadın yazarların, şairlerin, hikâye anlatıcılarının sessiz, vakur ve sarsılmaz duruşuna bir selamdır.
Onlar yalnızca kendi hikâyelerini değil;
milletin iç sesini yazdılar.
Bugün biz de o sesin yankısıyız.











