Bazı kavramlar vardır ki, sadece okunmaz; insanın ruhuna dokunur, onu terbiye eder, ona yön verir.
Töre…
Türk milletinin bin yıllık yürüyüşünde hem ışık olmuş hem yol olmuş bir kavram.
Bu yazı dizisi, sadece geçmişimizi anlatmak için değil; bugünü anlamak, yarına sağlam basmak için kaleme alındı. Çünkü töre, tarih kitaplarının soğuk satırlarında değil; bir annenin sabrında, bir kadının vakarında, bir er kişinin omuzlarında yaşayan bir sırdır. Biz o sırrı çözmeye değil, hatırlatmaya geliyoruz.
Bu dizide; Türk töresinin kadim anlamını, bir milletin omurgasını oluşturan değerlerin nasıl yoğrulduğunu, alpliğin bir kılıç sesinden çok daha fazlası olduğunu birlikte okuyacağız.
Her bölümde, tarihin sessiz taşlarından bugünün yorgun meydanlarına uzanan bir yolculuğa çıkacağız.
Ben bu satırları yazarken, yalnızca bir anlatıcı değilim; Türk kadınının iç sesi, töreyi göğsünde taşıyan neslin küçük bir temsilcisiyim. Bu yüzden kelimelerim bir metin değil; bir çağrıdır.
Zaman değişmiş olabilir…
Dünya başkalaşmış olabilir…
Ama milletin iradesini ayakta tutan şey hâlâ aynıdır: Töre.
Bu yazı dizisi, işte o törenin izini sürme çabasıdır.
Kökü mazide, gözü istikbalde olan her Türk evladına armağandır.
Şimdi söz törenindir…
Ve yolculuk ilk bölümle başlar.
TÖRE…
Sadece yazılı kurallar değil, bir milletin ruhudur.
Kalın kitaplara sığmaz; köyde, evde, meydanda yaşar.
Atalarımızın bir bakışı, bir sözü, bir eli…
Hepsi töreyi anlatır.
Biz Türk kadınları, töreyi sadece öğrenmekle kalmayız;
Onu yaşar, ona sadakatle bağlı kalırız.
Çünkü töre, bir kadının duruşunda, bir annenin duasında, bir eşin sadakatinde hayat bulur.
Töre, adaleti, cesareti ve namusu koruyan görünmez bir kılıçtır.
Liderler ölür, zaman geçer, devletler değişir…
Ama töre kalır.
Ve biz, nesiller boyunca onu taşırız.
Töre dediğin, kelimelerle değil; eylemlerle ölçülür:
Sözünde duran adam, doğruluktan sapmayan kadın,
Vatan için ayağa kalkan her yürek, törenin yaşayan kanıtıdır.
Türk töresi, yalnızca erkekleri değil; kadınları da güçlü kılar.
Biz olmadan töre tamamlanmaz.
Çünkü töre, cesaretin, adaletin ve vicdanın birleştiği yerdir…
Ve biz Türk kadınları, bu kadim kültürü her gün yaşatır, her gün koruruz.
Töre, yalnızca geçmişin mirası değildir; bugünün pusulasıdır, yarının sigortasıdır.
Liderler gelip geçer, devletler değişir, ama milletin ruhunu ayakta tutan töredir.
Ve töre, kendine sadık olanın, sözünde duranın, adaletten ayrılmayanın kılavuzudur.
İşte bu yüzden her Türk kadını bilir:
Alp dediğin, meydanda kılıç sallayan bir figürden ibaret değildir.
Alp, töreyi özümsediğinde gerçek anlam kazanır.
Varlığıyla milleti koruyan, duruşuyla adaleti sağlayan insandır.
Ve böylece doğar alp tipi:
Bir milletin cesaretini, bilgelik ve onurunu taşıyan insan modeli.
Gözlerimizle gördüğümüz, kalbimizle hissettiğimiz,
Töreye bağlı erler ve alpler…
İşte onların öyküsü, bir sonraki bölümde başlar.











