Hatice Tüzemen

TİYATRO VE TOPLUMSAL ALGIMIZ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tiyatro, insanlık tarihinin en köklü sanat dallarından biri olmasına rağmen, günümüzde hâlâ hak ettiği değeri görememektedir. Sanatı ve sanatçıyı yücelten bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözüne rağmen, tiyatronun ülkemizde hâlâ hak ettiği konuma ulaşamaması düşündürücüdür. Üstelik tiyatro kelimesi, günlük hayatta sıkça kullanılmasına rağmen, çoğu zaman yanlış ve küçümseyici bir bağlamda yer almaktadır. 

Peki, nasıl oluyor da bu kadar köklü ve önemli bir sanat dalı, hem yoğun bir şekilde kullanılıyor hem de değersizleştiriliyor? Öncelikle tiyatro kelimesinin kökenine bakarak başlayalım; Tiyatro kelimesinin etimolojik kökeni, Antik Yunanca’ya dayanır. “Tiyatro” (θέατρον – théatron) kelimesi, “görme yeri” veya “seyir yeri” anlamına gelir. Bu kelime, “seyretmek”, “görmek” anlamına gelen “theaomai” (θεάομαι) fiilinden türetilmiştir. Zamanla Latince “theatrum”, ardından Fransızca “théâtre” olarak evrilen bu kelime, Osmanlı döneminde Batı etkisiyle dilimize girmiştir. 

Sözlük anlamı açısından baktığımızda ise tiyatro, bir sahnede oyuncular tarafından canlandırılmak üzere yazılmış edebi bir tür olup, aynı zamanda bu oyunların sergilendiği mekânı da ifade eder. Aslında tiyatro denildiğinde aklımıza gelecek ilk anlamı tam olarak bu olması gerekirken ne yazık ki ülkemizde genelde mecazen kullanımı son zamanlarda oldukça yaygınlaştı. Peki nedir tiyatronun mecazen anlatımı? 

Şöyle anlatalım; bazen mizansen gereği yapılan gösterişli davranışlar veya önemli olayların geçtiği yer anlamında mecazen de kullanılır. Mecazen kullanımlar genellikle alaycı ve kötü anlamlı oluyor. Kullanım yeri açısından baktığımızda iste siyasi arenalar da çok sık rastlıyoruz. Tiyatro kelimesinin mecazi kullanımı, genellikle siyasi arenalarda bu şekilde alaycı bir bakış açısıyla ortaya çıkması, tiyatronun sanatsal değerini gölgede bırakmaktadır. Bu şekilde kullanıldığında, tiyatro, bir gösteriden öteye geçip, sahte davranışlar, yapmacık tutumlar ve politik arenalarda dönen entrikalarla özdeşleşiyor. Özellikle siyasi alanda “tiyatro yapmak” ifadesi, bazen gerçeği saklamak, manipülasyon yapmak ya da halkı kandırmaya yönelik hareketleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Oysa tiyatronun asli amacı, insanı ve toplumu derinlemesine analiz etmek, izleyiciye düşündürmek, duygusal ve entelektüel bir yolculuk sunmaktır. 

Tiyatro, geçmişten günümüze halkın bilinçlenmesi, toplumun sorunlarına ışık tutulması ve bireysel insanlık halleri üzerine derinlemesine bir keşif sağlama gücüne sahip olmuştur. İşte bu yüzden “Tiyatro; insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır” deniliyor. Altıncı sanat dalı olarak da adlandırılan tiyatronun bu gücün, yanlış anlamalar ve yüzeysel yaklaşımlar nedeniyle sıklıkla göz ardı edilmesi, hem tiyatronun kendisine hem de bu sanatı icra eden sanatçılara olan saygıyı zayıflatmaktadır. Eğer tiyatro sadece bir gösteri olarak görülürse, sanatın gerçek gücünden uzaklaşılmış olur. Tiyatro, bir halkın veya toplumun düşünsel evriminde önemli bir rol oynamalı, bireyleri sadece eğlendiren değil, aynı zamanda onları sorgulayan, düşündüren ve toplumsal sorumluluklarına dair bilinçlendiren bir araç olarak kullanılmalıdır. 

Tamda burada Muhsin Ertuğrul’un Tiyatro Adabı’nın maddelerini sıralayabiliriz:

1- Tiyatro eğlence yeri değil, büyüklerin mektebidir.

2- Tiyatroya mümkün mertebe temiz giyinilip gidilir ve gürültüsüzce bir mevkiye oturulur.

3- Perdenin açılacağını ihbar eden işaretten sonra, perde kapanıncaya kadar artık bir kelime bile konuşulmadan yalnız eser dinlenir. Bir milletin bilgi ve anlayış seviyesi sanat eserlerine ve sanatkârlarına gösterdiği alaka ile ölçülür.

4- Tiyatroda sigara içmek doğru değildir. Fakat mecburiyetse ancak perde aralarında içilir. (Daha o zaman tiyatro ve sinema salonlarında sigara içmek yasak edilmemişti.)

5- Perde aralarında istirahat müddetleri evvelce tayin ve ilan edilmiştir, sabırsızlanmak bu müddeti kısaltmaz.

6- Islık çalmak, ayaklarını yere vurmak, (lüzumsuz yerde alkışlamak) takdir etmek demek değildir…

Bu maddelere baktığımız zaman tiyatronun başlı başına izleyicisi ve oyuncusuyla bir bütün olarak bakılıp saygı çerçevesinde icra edilmesi gereken bir sanat olduğunu görebiliriz. Muhsin Ertuğrul’un bu kuralları, tiyatronun yalnızca bir eğlence aracı olmadığını, aksine bireylerin kendilerini ve toplumu anlamalarına yardımcı olan bir mektep olduğunu vurgular. Ancak ne yazık ki, günümüzde tiyatro izleme kültürü giderek zayıflamakta, sahne sanatlarına duyulan ilgi azalmakta ve tiyatronun eğitici, düşündürücü yanı göz ardı edilmektedir. 

Bu noktada, tiyatronun toplum üzerindeki etkisini ve sanatçılar açısından ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilmek için Afife Jale’nin hikâyesine değinmek yerinde olacaktır. Çünkü tiyatronun sadece sanatsal değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir mücadele alanı olduğu gerçeğini en iyi anlatan isimlerden biridir Afife Jale. 

Afife Jale, sahneye çıkan ilk Müslüman Türk kadınıdır. Onun tiyatro aşkı, sadece bir meslek seçimi değil, aynı zamanda bir direniş, bir kimlik mücadelesiydi. O dönemde kadınların sahneye çıkması yasak olduğu hâlde, Afife Jale bu yasağa rağmen tiyatro yapmaktan vazgeçmemiş ve büyük bedeller ödemeyi göze almıştır. Osmanlı’da kadın oyuncu bulunmadığı için kadın rollerini erkekler oynardı; ancak Afife Jale, 1919 yılında Darülbedayi’de sahneye çıkarak bu tabuyu yıkmıştı. Fakat ne yazık ki bu cesur adımı, dönemin yetkilileri tarafından hoş karşılanmadı ve sahneye çıkması engellendi. Yine de vazgeçmedi, tiyatro onun için sadece bir sanat değil, bir varoluş meselesiydi. 

Afife Jale’nin yaşadığı baskılar ve toplumun tiyatroya bakış açısı, günümüzle kıyaslandığında ne yazık ki hâlâ değişmeyen bazı önyargıları gözler önüne sermektedir. Bugün de tiyatroya gereken değer verilmemekte, tiyatro sanatçıları çoğu zaman küçümsenmekte ve hatta tiyatro bir aşağılayıcı tabir olarak kullanılmaktadır. İşte bu noktada tiyatronun politik arenada nasıl araçsallaştırıldığını görmek mümkündür. 

Tiyatronun siyasi arenada bir hakaret unsuru olarak kullanılması, sanatın asli işlevini gölgelemektedir. Tiyatro, bir toplumu eğitmek ve düşündürmek için varken, günümüzde siyasi tartışmalarda “kurmaca” anlamında kullanılması, onun değerini bilinçaltında küçümsetmekte ve sanata olan saygıyı zedelemektedir. Bu söylemler, izleyiciyi tiyatrodan uzaklaştırmakta, sanatın aslında hayata ayna tutan bir araç olduğu gerçeğini göz ardı etmektedir. 

Tiyatronun politik bir kavram gibi ele alınıp değersizleştirilmesi, aynı zamanda sanatçının psikolojisini de etkileyen bir durumdur. Bir sanatçı, sahneye çıktığında gerçeği yansıtan bir ayna görevi görür. Ancak sanatçının çabası değersizleştirilirse, toplumsal sorunlara dair yaptığı eleştiriler de görmezden gelinir. İşte bu noktada Muhsin Ertuğrul’un tiyatroya dair sözleri daha da anlam kazanmaktadır. O, tiyatronun sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda insanları eğiten bir mektep olduğunu vurgulamış olduğunu “Tiyatro Adabı” maddelerinde görüyoruz. 

Afife Jale, tiyatro sahnesine çıkarken nasıl ki bir kimlik ve özgürlük mücadelesi vermişse, Muhsin Ertuğrul da tiyatro sanatını yüceltmek için bir ömür harcamıştır. İşte bu yüzden tiyatro, hiçbir zaman manipülasyon veya yapaylık anlamına gelmemelidir. Tam aksine, tiyatro, toplumu bilinçlendiren, insan psikolojisini derinlemesine inceleyen ve bireylere kendilerini sorgulama fırsatı sunan en güçlü sanat dallarından biri olarak her daim yer almalıdır. 

Eğer tiyatro kelimesi olumsuz bağlamda kullanılmaya devam ederse, tiyatronun değersizleşmesi kaçınılmaz olur. Oysa Muhsin Ertuğrul’un tiyatroya kazandırdığı disiplin ve Afife Jale’nin cesareti, tiyatronun yalnızca bir sanat dalı değil, aynı zamanda bir direniş ve kültürel uyanış aracı olduğunu göstermektedir. 

Sanatın toplum üzerindeki etkisini küçümsemek, aslında bir milletin kendi kültürel kimliğini küçümsemesi anlamına gelir. Bu yüzden tiyatroya değer vermek, yalnızca sanatçılar için değil, toplumun bilinçlenmesi ve gelişmesi için de bir zorunluluktur.

TİYATRO VE TOPLUMSAL ALGIMIZ

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!