Simge ERCİYAS

Ulusal Devlet nefreti

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Devlet kültürünü ortadan kaldırmak isteyen Küresel teklik, eskinin yenisi dediğimiz dünya aklile, sistemi yeniden yapılandırmaya çabalıyor.

Birkaç gün önce Avrupa Birliği, Ege Denizi de dahil olmak üzere Akdeniz’de Yunanistan ile Türkiye arasında ciddi sıkıntıların olduğu deniz sınırlarının yeni haritasını -göz göre göre- yayınladı.

Sonuç olarak AB, ülkeler arasında ve üzerinde ihtilaf bulunan Ege Adaları çevresindeki suları, hiç düşünmeden, neredeyse tam teşekküllü bir Yunan bölgesi olarak tanımladı ve Türkleri fiilen bu sulara erişimi olan ülkeler listesinden çıkardı. (Özkan Çiftçi haberi)

‘‘Günün sonunda Avrupa Birliği denen haçlı yapı, yalnız kendine hizmet verdiği sömürü sisteminden asla vaz geçmez. Birleşmiş Milletler ise çanak tuttuğu bu sistem güvenliğinden asla geri adım atmaz’’ dediğimiz gerçeklikte her çağda süreç kendini tekrar ediyor.

En nihayetinde Taraflı fayda sistemine bağlı Dünya görüşü, yine yeniden ve bin yıllardır süren ‘‘sınıfçı’’ yeminine sadık kalıyor. Tüm Dünya yine yeniden Türk’ün halkçı devrim fikrine karşı birleşiyor. Her yıkılışlarında tekrar ayağa kalkıp kaldıkları yerden devam ediyorlar. Bitmeyen bir kısır döngü gibi, lanet gibi, insanlığın cehennemi gibi sürekli sürekli çamurdan yaratılıyorlar lakin Türk ateşi ile kurutulan bu bataklık bir noktada su sızıntısı bulmayı başarıyor.

Peki bu küresel bataklık ne istiyor?

Elbette Devlet kültürü, ulusal ve üniter yapının ortadan kalkmasını ve birlik olgusunun çetelere bölünerek eski dünya düzeninden kopya, yeni dünyayı eskiye, götüren bir Firavun Devleti yaratmak istiyorlar. Çünkü sadece bundan anlıyorlar. Asla insana dair düşünce geliştiremiyorlar.

Bu konuda değerli Türk düşünür Samiha Ayverdi diyor ki;

‘‘İnsan dediğin ırk gerçekte umum beşerî âdem denir amma hepsi insan değildir. Canlı olana atıf İnsan konuşan hayvandır. Sadece hakikati bulana İnsan derler. O insan suretinde olanların iç yüzlerini açacak olsan, kimi sürüngen suretindedir. İnsanlığını bulamayan kimse, yaratılmış en aşağı canlının ilminden de aşağıdırlar. İrfan dediğin hakikat-i aşk ile hasıl olur. Tanrı dünyayı dünya ehline, ahireti ahiret ehline, cemali de aşk ehline ihsan etmiştir. Aşkın manası ise kendinde zerrece benlik kalmaması, tamamile varlığı hakkın istila etmesidir. İşte bu dereceyi bulan kimse elbette irfan sahibidir.’’

Türk irfanının gerçekliğinde, insan olma bilincine eremeyenlerin, küresel akılda birleşmelerinin de bir sonu olacaktır. Dünya kendi hakikatine her zaman döner dönecektir. Bilmek ve görmekte nasip işi olduğu gibi nasipsizlikte nasip işidir. Nasipsiz toplumlar da var edilmiş nasipsiz bireylerin birleşimidir.

Konumuza geri dönecek olursak, bu insansı olan ama insan olmayan yapı, Devlet kültürü ve ulusal üniter yapıyı ortadan kaldırdığında yani sistem şehirsel yapıların çeteleşme ahlakına döndüğünde, halkını kaybetmiş bir Devlet, en nihayetinde Devlet olma kültürünü de kaybedecektir. En eski dünya halinde yaşayan toplumların insanlara neler yaşattığını ve akabinde neler olabileceğini hepimiz tarih kitaplarından okuduk biliyoruz ki hatta bu sistemden çıkmak adına insanların kitle kitle can verdiğini, kendi egemenliğini, özgürlüğünü, güvenliğini ve gelecek nesillerinin hür olmasını sağlamak adına hayatlarını, evlerini, eşlerini, evlatlarını yok sayma pahasına büyük yeminlerle oluk oluk kanlar, hayatlar akıttığını da biliyoruz.

Peki Nedeni belli olan bu yapı, sistemini bugün Nasıl kuruyor?

Kendi evini kendin yap olmadı toplu konutlarda insanlık dışı yaşa, ormandan çekil, toplu üretimden çekil, kendi elektriğini üret, mahallene bak, kendi üretimini yap, kendi karnını doyur, mahalle sorunlarınla kendin ilgilen, şehrinin sorunlarıyla bizi oyalama, sosyal hizmet bekleme ama madenlerini de kullanma, kendi kendine bak ama bizden hizmet bekleme, yük olma, sosyal Devlet isteme hatta Devlet isteme, mahkemeni kur, şehrini yarat, kendi güvenliğini sağla, kendi okulunu yap…gibi Cumhuriyetin kendini yönet ilkesini eskiye maniple etmeye çabalıyorlar. Sosyal devlet aklını ve halkın el ele verdiği fikrile işleyen Dünya yarışına katılarak onları yenecek güce ulaşan insanın egemen bilincini ortadan kaldırmaya çabalıyorlar. Bu halkçı fikre ise sadece ve sadece Türk’ler sahip çıkıyor. Türk’lere karşı tüm nefretleri de bu yüzden.

En son amaç Neye hizmet ediyor?  

Firavun aklını tekrar getirmek ve en üst akılda rahat eden “insanlara ezik dedikleri” kitle ile uğraşmayan, kendi Rönesansları dahil, halkın yüceldiği her değere düşman olan bu ihtirasa yemin eden güruh ‘en son amaca’ herkesi ikna etmiş görünüyor. Elbette bu aklın yaratıcısı her zaman olduğu gibi aynı -kötü genin- tohumu. (Unutmayın, kötü gene sahip insanlar yok oluşlarının tohumunu da yanlarında taşırlar.)

Dokuz bölgeye saray yapanların ve tabiki Feodal yapıların ağabeyleri ise bu oyunun en küçük ama en azılı destekçileri.

Pasta ise peyder pey, piramit paidesile bölünüyor.

Yine Türklerin halkçı ve egemen politikaları küçük akıllarca parçalanmaya çabalanıyor.

Bin yıllardır “Siyasetten anlamayan halk” ise her geçen gün biraz daha kendi mezarını kazmaya devam ediyor.  

Sistemin ajanları “Din” adamı kılığında kitlesel mankurtlar yaratarak ruhban sınıfını dahi yozlaştırmanın peşinde. Devlete ve Tanrıya İnancını kaybetmiş halkın süreci hızlandıracağını biliyorlar.

Çağların hastalığı olan ve lümpenlerin ganimetçi kültürü ile Firavuncu kraliyetin sömürücüleri, yine el ele vererek -eski yeniye hizmetin- yeminine sadakat gösteriyor. Evrenin güzelliğe dair yaratılan aklını alıp, yerine kötüye hizmet edecek aklı getirerek tüm insanlığı kendi rejimlerine mankurtlaştırıyorlar. Hiçbir şey yapamazlarsa insanı dijitalleştiriyorlar. Türk evrenin aklını iyiye, onlar ise kötüye çevirmenin savaşını veriyor.

Kraliçesine hizmet eden arının yaratıma hizmet etme metaforunu, onlar Firavuna, Türk’ler ise Hakikatin yaratımında ki hizmetkarlığa atfediyor.    

Çalışkan ama İstilacı karıncaların evrensel akıl metaforunu, onlar insanlık istilasile sömürücü ve ganimetçi sınıfın başına hizmete, Türkler ise birlikte çalışıp topyekûn kalkınma erdeminde ki hizmete kullanıyor.

Kazan kazan sisteminin kargaları… Türk bu hayvanın hatırı sayılır ticari zekasında ki alma verme dengesini insanlık adına adalet için kullanırken, onlar bu zekayı kötünün kara zihniyetine atfediyor.

Leş yiyenler…Türk bitenin geri dönüşüme olan yakıtına kafa yorarken, onlar ise arda kalan ganimete odaklanıyor.

İnsana dair olmayan her şey ama her şeye tamah ediyorlar.

Çürürken kokan et gibi…

İflah olmayan suçlu gibi…

Seri katilin bozuk aklı gibi…

Hepsi çürük, pis ve aşağı olanın sofrasında insan eti yemeyi arzu ediyor.

Unutmayın, her zaman yaklaşan bir savaş vardır. Yalnızca hangi tarafta savaşacağımıza karar veririz…

Türk şuuruna yüksek saygılarımla;

Simge ERCİYAS

Ulusal Devlet nefreti

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!