Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin iradesinin tecelli ettiği yüce bir kurumdur. Bu çatı altında atılan her adım, söylenen her kelime, yalnızca bir kişiyi değil, Türk milletinin tamamını temsil eder. Bu nedenle Meclis kürsüsünde söylenen her söz, Türk devlet geleneğine, Türk kültürüne ve Türk diline uygun olmalıdır.
Ancak son günlerde Meclis Başkanlığı makamında oturan Numan Kurtulmuş’un Diyarbakır’da yaptığı Kürtçe konuşma ve ardından TBMM’nin resmi hesaplarından yapılan Kürtçe paylaşım, bu devlet geleneğini yerle bir eden, Anayasa’nın açık hükümlerini hiçe sayan bir davranıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasası, devletin dilini Türkçe olarak tanımlamıştır. Bu hüküm, bir tercihten ziyade, milletin kaderini bir arada tutan bağın adıdır. Dil birliğini sarsmak, milleti bölmekle eşdeğerdir.
Meclis kürsüsünden başka bir dilde konuşmak, sadece bir jest değil, devletin temelini hedef alan bir zihin yapısının dışa vurumudur. Bu ülkenin ekmeğini yiyen, makamına Türk milletinin iradesiyle oturan birinin, Türkçe yerine başka bir dili tercih etmesi, gafletle açıklanamayacak kadar ağır bir hatadır.
Bugün bu hataya sessiz kalmak, yarın Türkçe’nin devlet dili olmaktan çıkarılmasına, milli kimliğimizin parçalanmasına sessiz kalmaktır. Bu tavır, bir dil meselesi değil, bir devlet sadakati meselesidir. Çünkü Türkçe, yalnızca bir iletişim aracı değil; bağımsızlığımızın, kimliğimizin ve istiklalimizin temel taşıdır.
Türk milleti, tarihin her döneminde bu türden girişimlere karşı dimdik durmuş, diline ve devletine sahip çıkmıştır. Bugün de aynı bilinçle hareket etmek, her Türk aydınının, her Türk gencinin boynunun borcudur. Bizler, Türkçe konuşan, Türkçe düşünen, Türkçe yaşayan bir milletiz.
Numan Kurtulmuş’un yaptığı açıklama, makamının ağırlığıyla bağdaşmamaktadır. Meclis Başkanlığı, devletin birliğini temsil eder; bölücü siyasetin değil, milletin sesidir. Türk milletinin bekası adına bu hatalı tutum derhal düzeltilmeli, Meclis Başkanlığı makamı bu utançtan arındırılmalıdır.
Türk milletinin sabrı, devletine olan bağlılığı sonsuzdur. Fakat bu sabır, Türklüğün vakarına kastedenlere karşı susmak anlamına gelmez. Her Türk, diliyle, tarihiyle, onuruyla bir bütündür. O bütünlüğü korumak, bugün hepimizin görevidir.
Unutulmasın: Türkçe sadece bir dil değil, bir milletin namusudur.
Ve bu namusu korumak, her Türk’ün boynunun borcudur.










