Giriş
Türkiye bir süredir yalnızca ekonomik darboğazlarla değil, aynı zamanda ciddi bir siyasal tıkanıklık ile de karşı karşıyadır. Milletin iradesini temsil etmesi gereken siyaset kurumu, uzun zamandır çeşitli maskeler ardına gizlenmiş çıkar odaklarının eline geçmiştir. Demokrasi adıyla sahneye çıkan yapılar, aslında kendi küçük iktidarlarını korumaktan öteye gidememektedir. Yeri geldiğinde Atatürk’ün ismi, yeri geldiğinde milliyetçilik yahut demokrasi kavramı; toplum üzerinde bir perde işlevi görmüş, hakiki temsilin önünü kapatmıştır. Bu nedenle milletin iradesi, yalnızca “sözde” bir irade olarak kâğıt üzerinde kalmış; fiiliyatta ise siyasetçiler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni adeta babalarının çiftliği gibi yönetmeye devam etmiştir.
Böylesi bir ortamda, Türk milletinin kendi kaderini yine kendi eline alması bir zorunluluk hâline gelmektedir. Tarihin kritik dönemlerinde nasıl ki Kuvâ-yi Milliye ruhu milletin bütünlüğünü ve istiklalini yeniden tesis etmişse, bugün de benzer bir bilinç ve sorumluluk ortaya çıkmak zorundadır. Bu bilinç yalnızca bir reaksiyon değil, aynı zamanda yapıcı ve sürdürülebilir bir irade ortaya koymalıdır. İşte bu bağlamda, Türk milletinin kendi içinden çıkacak, farklı kesimleri temsil eden, vatanseverlerden oluşan bir bağımsız komisyon ihtiyacı doğmuştur.
Bu komisyon, yalnızca Ankara merkezli raporlar hazırlayan bürokratik bir yapı olmamalı; gerekirse Anadolu’nun farklı şehirlerinde toplantılar düzenleyebilmeli, halkla doğrudan temas kurabilmeli, toplumun bütün kesimlerinden görüş alabilmelidir. Böylelikle gerçek anlamda bir “milli irade” mekanizması inşa edilebilir.
Neden Böyle Bir Komisyona İhtiyaç Vardır?
Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu en temel sorunlardan biri, siyaset kurumunun milletin ihtiyaçlarını karşılamaktan giderek uzaklaşmasıdır. Partiler arası çekişmeler, kişisel iktidar mücadeleleri ve çıkar hesapları; milletin gerçek gündemlerini görünmez kılmıştır. Bugün ekonomi, güvenlik, eğitim ya da dış politika gibi alanlarda yaşanan sorunlar; çoğunlukla günübirlik politik söylemlerle geçiştirilmektedir. Siyasetin içine hapsolduğu bu kısır döngü, milletin iradesinin yalnızca sandık günleri hatırlanıp geri kalan süreçte unutulmasına yol açmaktadır.
Öte yandan, Türkiye’de demokratik temsil iddiasıyla sahneye çıkan birçok yapı, gerçekte birer çıkar grubunun uzantısına dönüşmüş durumdadır. Atatürk’ün mirası da, milliyetçilik kavramı da, hatta demokrasi söylemi de zaman zaman bu çıkar odakları için bir kalkan görevi görmektedir. Böylece toplum, temsil edildiğini düşünse de aslında yalnızca yönlendirilen, yönetenlerin belirlediği sınırlar içinde tutulan bir topluluk haline getirilmektedir.
Bu tablo karşısında, Türk milletinin kendi iradesini kurumsal bir zeminde ortaya koyması artık ertelenemez bir ihtiyaçtır. Tarihimiz, bunun en güçlü örneklerini barındırmaktadır. Kurtuluş Savaşı yıllarında milletin bağrından çıkan Kuvâ-yi Milliye hareketi, yalnızca bir silahlı direniş değil; aynı zamanda milletin kendi iradesini yeniden kurma çabasıydı. Bugün de benzer bir mantıkla, fakat çağın koşullarına uygun bir biçimde; Türk milletinin farklı kesimlerinden vatanseverlerin bir araya gelerek oluşturacağı bağımsız bir komisyon, yeni bir milli irade zeminini ortaya çıkarabilir.
Bu komisyon, yalnızca bir tartışma platformu ya da teorik bir girişim değil, aynı zamanda Anadolu’nun her noktasında varlık gösterebilecek bir inisiyatif olmalıdır. Yerinde toplantılar, saha ziyaretleri ve halkın doğrudan katılımıyla beslenecek bir mekanizma; hem karar süreçlerinde şeffaflığı sağlayacak hem de temsil gücünü pekiştirecektir. Böylelikle, “millet adına” hareket eden siyasi yapılar yerine doğrudan milletin kendisinden güç alan bir yapı inşa edilebilir.
Komisyonun Yapısı
Kurulması teklif edilen bu komisyonun en önemli özelliği, hem temsil gücü yüksek hem de karar alma süreçlerinde etkin bir yapıya sahip olmasıdır. Bu nedenle komisyonun büyüklüğü keyfi değil, bilinçli bir tercih olmalıdır.
Komisyonun çekirdek yapısı en fazla 30 kişiden oluşmalıdır. Bu sayı, Türkiye’nin bölgesel çeşitliliğini yansıtmak için yeterli olmakla birlikte, karar alma süreçlerinde kafa karışıklığını ve işlevsizliği engelleyecek ölçüdedir. Çok daha geniş bir yapı, karar mekanizmalarını hantallaştıracak; çok daha dar bir yapı ise toplumsal temsiliyet açısından yetersiz kalacaktır. Dolayısıyla 30 kişi, hem bölgesel temsiliyet hem de pratik karar alma için dengeli bir sayıdır.
Bu 30 kişilik komisyonun üzerinde ise, 7 kişiden oluşan bir yürütme kurulu bulunmalıdır. Yürütme kurulu, komisyonun aldığı kararların uygulanabilirliğini denetleyecek, raporların sistematik hale gelmesini sağlayacak ve gerektiğinde hızlı refleks gösterebilecektir. Böylece komisyon, hem geniş katılımlı bir tartışma ve müzakere platformu hem de etkin bir karar alma mekanizması işlevi görecektir.
Komisyonun işleyişine katkı sağlamak amacıyla ayrıca +5 kişilik ek birimler oluşturulabilir. Bu 5 kişi, Anadolu’nun farklı bölgelerinde saha çalışmaları yapan, bölgesel gözlemleri raporlaştıran ve komisyona düzenli bilgi akışı sağlayan geçici üyelerden oluşmalıdır. Böylelikle, komisyon yalnızca merkezî bir yapıya sıkışıp kalmaz; Anadolu’nun farklı şehirlerinde, köylerinde ve kasabalarında yaşanan gerçekliklerden beslenir. Bu ek üyeler, görev süreleri tamamlandığında yerlerini yeni saha temsilcilerine bırakabilir.
Üyelerin seçimi konusunda temel ilkeler şunlar olmalıdır:
1. Tecrübe ve Disiplin: Emekli askerler, güvenlik ve strateji konularındaki birikimleriyle komisyonun güvenlik boyutunu sağlamlaştırmalıdır.
2. Bilimsel Derinlik: Vatansever akademisyenler, tarih, siyaset bilimi, ekonomi, hukuk ve sosyoloji gibi alanlarda bilgi üretiminde bulunmalıdır.
3. Örgütsel Deneyim: Türkçü teşkilatlarda görev almış kişiler, pratik örgütlenme deneyimini aktarmalıdır.
4. Toplumsal Temsil: Çiftçilerden, işçilerden ve iş insanlarından temsilciler mutlaka yer almalıdır.
5. Etik ve Liyakat: Üyeler, kişisel ya da siyasi aidiyetlerden ziyade yalnızca Türk milletine bağlılık esasına göre belirlenmelidir.
Bu yapı, hem 30 kişilik geniş temsil tabanı hem de 7 kişilik yürütme mekanizması ile etkin karar alabilir; ayrıca +5 saha temsilcisi ile halktan kopmayan bir dinamizme sahip olabilir.
Komisyonun İşlevi ve Amaçları
Kurulması teklif edilen bu komisyonun varlığı, yalnızca bir tepki hareketi olarak değil; aynı zamanda yapıcı, çözüm odaklı ve sürekli bir irade olarak düşünülmelidir. Bu nedenle komisyonun işlevleri ve amaçları, toplumsal ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak belirlenmelidir.
1. Raporlama ve Analiz
Komisyon, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunları yüzeysel açıklamalarla değil, bilimsel yöntemlerle ele almalıdır. Güvenlikten ekonomiye, eğitimden kültüre kadar farklı alanlarda düzenli raporlar hazırlanmalı, bu raporlar hem kamuoyuyla paylaşılmalı hem de karar verici mercilere sunulmalıdır. Böylelikle komisyon, yalnızca eleştiren değil; aynı zamanda çözüm üreten bir yapı haline gelecektir.
2. Anadolu’ya Açılım
Komisyonun en önemli işlevlerinden biri, Anadolu’nun farklı bölgelerinde toplantılar düzenleyebilme kapasitesine sahip olmasıdır. Saha ziyaretleri, halkla doğrudan temas, yerel sorunların yerinde tespiti; komisyonun kararlarını sahici kılacaktır. Böylelikle alınacak kararlar, yalnızca merkezî bir bakış açısının ürünü değil; aynı zamanda Anadolu’nun köyünden şehrine kadar geniş bir toplumsal gözlemin yansıması olacaktır.
3. Kamuoyu Bilinçlendirmesi
Komisyon, yalnızca kendi içinde tartışmalar yürüten kapalı bir yapı olmamalıdır. Düzenleyeceği paneller, yayımlayacağı bildiriler, hazırlayacağı eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarıyla; Türk gençliğine, çiftçisine, işçisine ve akademisyenine hitap edebilmelidir. Böylelikle toplumsal farkındalık artırılarak, milletin bütün fertlerinin ortak sorunlara karşı duyarlılığı yükseltilmiş olur.
4. Ortak Akıl ve Temsil
Komisyonun en büyük amacı, farklı kesimlerden vatansever Türkleri bir araya getirerek “ortak akıl” üretmektir. Çiftçinin üretim sorunundan askerin güvenlik kaygısına, akademisyenin bilimsel katkısından iş insanının ekonomik vizyonuna kadar farklı deneyimler; ortak bir platformda buluşmalıdır. Bu çeşitlilik, komisyonu hem temsil gücü yüksek hem de çözüm önerileri güçlü bir mekanizma haline getirecektir.
5. Milli İrade Mekanizması
Komisyon, devlet kurumlarının işlevsiz kaldığı veya siyasi çekişmelere hapsolduğu durumlarda; milletin vicdanını ve aklını temsil eden bir alternatif olarak öne çıkmalıdır. Bu alternatif, herhangi bir paralel yapılanma ya da siyasi rekabet unsuru değil; aksine milletin kendi iradesini hatırlatma ve güçlendirme girişimi olmalıdır.
Sonuç: Türkçülük, Türk Milletinin Kurtuluşu İçin Paroladır
Türk milleti, tarih boyunca nice imparatorluklar kurmuş, medeniyetlere yön vermiş, dünyaya nizam getirmiş bir millettir. Ancak bugünün dünyasında, Türk’ün varlığı ve bağımsızlığı her zamankinden daha fazla tehdit altındadır. Küresel güçler, içerideki işbirlikçiler ve milletimizin ruhunu çürütmeye çalışan sahte ideolojiler, Türk milletinin yolunu kesmeye çalışmaktadır.
Böylesi bir dönemde bize lazım olan, kuru sloganlar, geçici siyaset oyunları ya da günü kurtarmaya yönelik hamleler değildir. Türk milletini ayağa kaldıracak tek yol, Milli birlik komisyonudur.
Bu komisyonun temeli Türkçülük ideali temelinde atılmalıdır çünkü Türkçülük, bir ideoloji olmanın çok ötesinde, Türk’ün varlık ve yokluk mücadelesinde sığındığı bir siper, ayağa kalktığında elinde tuttuğu bir kılıç, geleceğe yürüdüğünde gönlünde yanan bir meşaledir.
Türkçülük, millet sevgisidir. Türkçülük, Türk’ün şanlı geleceğini inşa etme azmidir.
Cumhuriyetin bu temel üzerine kurulduğunu unutmamakla beraber, unutmamamız gereken bir şey daha var ki, en önemli meseledir. Eğer siyasi partiler ve liderleri gibi yanar döner bir tutum sergileyip, ‘’herkese hitap edelim’’ şeklinde bir yol izlenirse bu komisyon bir süre başarılı olsa da kısa süre içinde bugün yaşadığımız sorunların benzerleri komisyon içinde tezahür edecektir.
Cumhuriyet, Türkçülük idealine inanmış gerçek vatanseverlerin bir araya gelerek ortaya koydukları en dayanıklı ve en sağlam iradenin bir yansımasıdır.
Amasız, fakatsız Türkçü olamadığımız sürece herkes oluruz.
Börü Budun Dergisi İmtiyaz Sahibi
Uğur Turgut Ilgar










