
Tarihler 2 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde, Sivas’ta yaşanan yangın yalnızca bir binayı değil; yıllarca sürecek bir zihinsel bölünmenin de fitilini ateşledi. “Madımak Olayı” olarak tarihe geçen bu hadise, bir yanda toplumsal acıların istismarıyla, diğer yanda bilinçli olarak kaşınan fay hatlarıyla hafızalara kazındı. Ancak bugün hâlâ açık açık konuşulamayan bir gerçek var ki o da Madımak’ta yananların da, yakanların da aynı oyunun farklı rolleriyle sahneye sürülmüş figüranlar olduğudur.
Bu milletin başı ne zaman doğrulsa, “karanlık planlar” perde arkasında sahneye konmuştur. Sivas’ta da bu gerçekleşmiştir. Tıpkı 12 Eylül öncesinde olduğu gibi… Bu millet, sağcı-solcu diye ayrılmış, birbirine kırdırılmıştır. Madımak’ta ise bu ayrışma “laik-antilaik” ya da “aydın-gerici” makyajıyla sunulmuştur. Oysa hakikat çok daha derin, çok daha sinsidir.
Bizler, Türkçüler olarak ne o gün otelin önünde tekbir getiren sağcı yobazlarla aynı yolda yürüdük; ne de o otelde toplanıp Türk milletine tepeden bakan, halkı küçümseyen solcu entelijansiya ile aynı cephede yer aldık. Çünkü bizim yolumuz ne sağcılıkla, ne solculukla kesişir. Bizim pusulamız ne Batı’dan esinlenen ideolojiler, ne de Orta Doğu karanlığında yetişmiş gerici zihinlerdir. Bizim pusulamız Türklüktür, akıldır, ferasettir, bilimdir.
O gün yaşananlar, Türkiye’yi içeriden karıştırmak isteyenlerin tertibiydi. Bugün aynı tertip, mizah dergisi kılığına bürünmüş bir takım yayınlarla sürmektedir. Leman Dergisi’nin 2 Temmuz öncesi yayınladığı karikatür, bu planın 30 yıl sonraki bir başka sahnesidir. Sözde mizahla, aslında toplumsal bölünmeyi derinleştirme, milletin sinir uçlarına dokunarak reaksiyon yaratma çabasıdır bu. Ama bu millet o kadar da saf değildir.
Evet, Madımak’ta insanlar yanarak öldü. Bu acıyı kimse küçümseyemez. Ama bu ölümler üzerinden hâlâ siyaset yapan, hâlâ bir kesimi aşağılayan, hâlâ Türk milletine parmak sallayanlara da tahammülümüz yok. Çünkü biz bu milletin ortak acılarının, bir grubun siyasi silahı haline getirilmesini asla kabul etmiyoruz.
Bugün dönüp bakıldığında; yakan da, yakılan da aynı karanlık aklın senaryosuna hizmet etmiştir. Ve bu akıl, yıllardır Türk milletini kendi içinde çatıştırmanın yollarını aramaktadır. Madımak da, Maraş da, Çorum da bu oyunun sahneleridir. Biz Türkçüler, bu oyunu çoktan çözdük.
Bugün bu oyunun mizahi ayağına bürünmüş Leman gibi dergiler, yarın başka platformlardan karşımıza çıkabilir. Ama unutulmasın ki bu milletin sabrı, feraseti ve hafızası vardır. Bu millet artık bu oyunlara gelmeyecek kadar uyanıktır.
Leman, Madımak’ı anmak adı altında aslında geçmişin acılarını karikatürleştirmiş, kendince bir “aydın” rolü biçerek, milletin sağduyusunu provoke etmeyi amaçlamıştır. Ancak bilmiyorlar ki biz ne sağcı yobazın ne solcu komünistin oyununa geliriz. Biz her iki uçtaki zehri de aynı mesafeden reddederiz. Çünkü biz yalnızca Türk milletinin menfaatine odaklanırız.
Bugün gelinen noktada hâlâ bu acılar üzerinden siyaset yapanlara, milletin kutsallarına hakaret edenlere, “özgürlük” adı altında linç kültürü üretenlere karşı uyanık olmalıyız.
Ne yakanlardanız, ne yananlardan.
Biz Türk milletinin bilinciyiz. Biz Türkçüleriz.
Aynı oyunun figüranı değil, o oyunu bozanlarız.
Uğur Turgut Ilgar
Börü Budun Dergisi – İmtiyaz Sahibi










