Göktuğ Çalışkan

GenZ Sarsıntısı: Madagaskar’daki Kriz Neden Sadece Madagaskarlıların Değil?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünyanın gözü küresel siyasetin ana sahnelerine kilitlenmişken, Hint Okyanusu’nun güneydoğusunda, Afrika’nın hemen kıyısında sessiz ama derin bir fırtına patlak verdi. Geçtiğimiz günlerde Madagaskar’dan gelen “darbe girişimi” ve “devlet başkanlığı görevini üstleniyorum” açıklamaları, uluslararası ajanslarda alt sıralarda kendine yer bulsa da, bu adada yaşananlar, küresel güç mücadelesinin yeni ve kritik bir cephesini gözler önüne seriyor.

Çoğumuzun aklında çizgi filmlerle yer etmiş, lemurların ve vanilyanın anavatanı olarak bilinen bu ada, aslında dünyanın en stratejik ve en çok ihmal edilen coğrafyalarından biridir. Dünyanın dördüncü büyük adası olan Madagaskar, bir iç karışıklıkla sarsıldığında, bu sarsıntının yankıları Paris’ten Pekin’e, Washington’dan Yeni Delhi’ye kadar duyulur.

Peki, bu ücra adayı küresel satranç tahtasında bu kadar paha biçilmez kılan nedir? Ve yaşanan bu son kriz, hangi eski defterleri açıp hangi yeni kapıları aralayacak?

Mozambik Kanalı: Dünyanın Yedek Boğazı

Her şeyden önce “coğrafya kaderdir” sözünün canlı bir kanıtı Madagaskar. Ada, Afrika kıtası ile kendi arasında uzanan Mozambik Kanalı’na hâkim bir konumdadır. Bu kanal, basit bir su yolu değildir; Süveyş Kanalı’na alternatif en önemli deniz geçiş noktasıdır.

Hatırlayalım, Süveyş Kanalı’nda bir gemi karaya oturduğunda küresel ticaretin nasıl tıkandığını ve milyarlarca dolarlık zararın nasıl oluştuğunu… İşte o kriz anında, gemilerin Asya’dan Avrupa’ya ulaşmak için kullanmak zorunda kaldığı tek alternatif rota, Afrika’nın güneyini dolaşarak Mozambik Kanalı’ndan geçmekti.

Bu kanal, aynı zamanda Doğu Afrika’da (özellikle Mozambik’te) keşfedilen devasa doğalgaz rezervlerinin dünya pazarlarına açılan ana kapısıdır. Bu su yolunda yaşanacak en ufak bir istikrarsızlık, seyrüsefer güvenliğini tehlikeye atacak bir kaos ya da Çin gibi rakip bir gücün burada kuracağı bir askeri üs, tüm küresel enerji ve ticaret dengelerini altüst etme potansiyeline sahiptir.

Dolayısıyla Madagaskar’da olanlar, sadece 30 milyonluk bir ada ülkesinin iç meselesi değil, küresel tedarik zincirlerinin ve enerji güvenliğinin de meselesidir.

Yeni Sömürgecilik: Vanilyadan Kobalta

Madagaskar’ın önemi sadece konumuyla sınırlı değil. Ada, “yeşil devrimin” ve dijital çağın en kritik hammaddeleri için adeta bir hazine sandığıdır.

Dünyanın vanilya ihtiyacının yaklaşık yüzde 80’ini karşılaması işin “tatlı” kısmı. Asıl stratejik kavga, nikel, kobalt ve grafit yatakları için veriliyor. Bu üç mineral, elektrikli araç bataryalarının ve modern teknolojinin temel yapı taşlarıdır. Yarının dünyasında petrole hükmeden değil, bu nadir topraklara ve minerallere hükmeden güç söz sahibi olacaktır.

Bu kaynak zenginliği, adayı “yeni nesil sömürgeciliğin” de hedef tahtası haline getiriyor. Artık Batılılar plantasyonlar kurmak için değil, Çinliler ve Amerikalılar batarya fabrikalarını beslemek için oradalar. Bu yüzden adadaki siyasi istikrar, bu değerli kaynakların akışını kimin kontrol edeceği sorusuyla doğrudan bağlantılıdır. Yaşanan her darbe girişimi, aslında bu kaynakların paylaşımı için yapılan bir hamledir.

Oyuncular Sahada: Fransa’nın Hayaletleri, Çin’in Parası

Madagaskar’daki son krizi anlamak için adada cirit atan büyük oyuncuların motivasyonlarına bakmak şarttır.

1. Eski Efendi: Fransa  

Fransa, 1960’da adaya bağımsızlığını vermiş olsa da, “Françafrique” (Fransız Afrikası) politikasının hayaletleri adanın üzerinde dolaşmaya devam ediyor. Paris, kültürel ve siyasi etkisini sürdürmek için büyük çaba sarf ediyor. Ancak Fransa’nın asıl krizi, Madagaskar’ın hak iddia ettiği, kendisinin ise “denizaşırı toprağı” saydığı stratejik “Iles Éparses” (Dağınık Adalar) üzerindeki egemenlik mücadelesidir.

Şu an Batı Afrika’da, Sahel kuşağında (Mali, Nijer, Burkina Faso) yaşanan ve Fransız askerlerini bölgeden kovan kitlesel öfkenin bir benzerinin Madagaskar’da patlak vermesi, Paris’in en büyük kâbusudur. Sahel’de Rusya’ya kaybeden Fransa, Hint Okyanusu’ndaki bu son kalesini de kaybetmek istemiyor. Bu nedenle adadaki her siyasi gelişmeyi bir “beka” meselesi olarak izliyorlar.

2. Ekonomik Dev: Çin 

Pekin, Madagaskar’da son yirmi yılın en aktif oyuncusu. Stratejisi net: Altyapı yatırımları (yollar, limanlar) karşılığında maden imtiyazları almak. Çin, adanın en büyük ticaret ortağı ve en büyük yatırımcısı. Pekin için siyasi ideolojilerin, darbenin kimin tarafından yapıldığının bir önemi yok. Tek önemli olan, limanlara giden yolların açık olması ve maden sevkiyatının kesintiye uğramaması. Çin, istikrarı parayla satın almaya çalışıyor.

3. Küresel Polis: ABD ve Müttefikleri (Hindistan) 

Washington’ın Madagaskar’a bakışı ise tek bir kelimeyle özetlenebilir: Çin. ABD, “Hint-Pasifik Stratejisi” kapsamında Çin’in bölgedeki ekonomik ve potansiyel askeri genişlemesini durdurmaya çalışıyor. Madagaskar’da Çin tarafından işletilen bir limanın, gelecekte bir deniz üssüne dönüşmesi fikri, ABD ve onun bölgesel müttefiki Hindistan için kırmızı çizgidir. Hindistan, Hint Okyanusu’nu kendi “arka bahçesi” olarak görür ve Çin’in bu bölgedeki varlığından derin rahatsızlık duyar.

Krizin Anlamı: İç Savaş Değil, Bir Vekâlet Savaşı

Velhasıl, Madagaskar’da yaşananlar, yoksulluktan bunalmış bir halkın iç isyanından çok daha fazlasıdır. Bu, eski sömürgeci güç Fransa’nın etkisini koruma çabası, yeni ekonomik güç Çin’in kaynak akışını güvence altına alma mücadelesi ve küresel hegemon ABD’nin Çin’i kuşatma stratejisi arasındaki bir bilek güreşidir.

Adada istikrarı kimin sağlayacağı, bundan sonraki yönetimin yüzünü Paris’e mi, Pekin’e mi, yoksa Washington’a mı döneceği, sadece adanın değil, tüm Hint Okyanusu’nun ve dolayısıyla küresel ticaret yollarının kaderini belirleyecektir.

Peki ya Türkiye?

Türkiye, son yirmi yılda Afrika’da “kazan-kazan” ve “eşit ortaklık” temelli bir açılım gerçekleştirdi. Bu model, kıtada sömürgecilikten bıkmış halklar için Batı’nın dayatmacı ve Çin’in borç tuzağına dayalı modellerine karşı üçüncü ve adil bir yol olarak öne çıkıyor.

Madagaskar’da yaşanan bu istikrarsızlık, Türkiye gibi küresel ticarete entegre olmuş ve deniz yollarının güvenliğini önemseyen bir ülke için de yakından takip edilmesi gereken bir gelişmedir. Hint Okyanusu’ndaki istikrarsızlık, er ya da geç Akdeniz’i ve küresel ekonomiyi vurur.

Türkiye’nin bu yeni “Büyük Oyun”da yapması gereken, adil ortaklık modelini koruyarak, bu stratejik adada da bir denge unsuru, bir istikrar sağlayıcı ve sömürgeci geçmişi olmayan güvenilir bir ortak olarak varlık göstermektir.

Madagaskar’daki yangın, dünyanın ne kadar küçük olduğunu ve küresel mücadelenin artık sadece bilinen cephelerde değil, en beklenmedik adalarda bile ne kadar acımasızca sürdüğünü bize bir kez daha hatırlatıyor. Vanilya adasında başlayan bu stratejik deprem, kesinlikle son sarsıntı olmayacak.

GenZ Sarsıntısı: Madagaskar’daki Kriz Neden Sadece Madagaskarlıların Değil?

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!