Bir insan düşünün…
Şeytana pabucunu ters giydirir derler ya, tam da öyle biri.
Kurnazlığı, hesapçılığı, yalanı öyle ince örülüdür ki, yıllar sonra bile insanlar bu oyunun içinden çıkamaz.
Gerçeği eğip bükmekte, vicdanı susturmakta öyle ustadır ki, sonunda kendisi bile söylediğine inanır.
Ama mesele tek bir insan değildir artık.
Çünkü o “bir insan” dediğimiz kişi, aslında bir anlayışın, bir zihniyetin temsilcisidir.
Yalanı meşru gören, adaleti kendi çıkarına göre eğip büken, halkı küçümseyip “vatan” sözünü kalkan yapan bir zihniyet…
Bu topraklarda nice değerler bu anlayış yüzünden yıprandı.
Gerçek emek verenler, dürüst konuşanlar, hakkı savunanlar bir bir susturuldu.
Koltuk ve makam sevdası, liyakatin, bilginin ve vicdanın önüne geçti.
Oysa ülke yönetmek; güç gösterisi değil, adaletle sınanmış bir vicdan meselesidir.
Bugün toplumun her kesiminde yorgunluk var.
Çünkü insanlar artık sahte söylemlerden, hamaset dolu nutuklardan, “millet” diyip milleti unutanlardan bıktı.
Sözde milliyetçilikle, sahte vatanseverlikle her yanlış örtülüyor.
Ama göz ardı edilen bir gerçek var:
Bir ülke, yalanla değil, adaletle ayakta kalır.
Artık susma dönemi bitmiştir.
Bu ülkenin gerçek sahipleri; işçisi, öğretmeni, çiftçisi, genci, kadını — yani halkın kendisidir.
Onların alın teriyle yükselen her şeyin, birilerinin çıkar uğruna yerle bir edilmesine izin verilemez.
Çünkü bu ülke, birkaç kişinin hırsıyla değil, milyonların emeğiyle büyür.
Geldiğimiz noktada toplumun yeniden vicdanla, hukukla, adaletle buluşması şarttır.
Kimse “vatan” sözcüğünü kalkan yaparak kendi yanlışını aklayamaz.
Gerçek vatanseverlik; halkına dürüst davranmak, hak yememek ve adaletten sapmamaktır.
Ve evet…
Bir insan düşünün, o aslında bir dönemin özetidir.
Ama unutulmasın: Her dönem biter, her karanlığın bir sabahı vardır.
Bu halkın vicdanı hâlâ dimdik ayakta — ve adalet er ya da geç, mutlaka yerini bulur.











