Yüzyıl önce bir realite başladı ve bu kararda yaşam bulması istendi. Bunun modern adına KAMU DİPLOMASİSİ dendi. Diplomasi “savaş dışı tüm ilişkileri” İfade eden bir politika tanımıdır. (uluslararası olayların mutlaka ulusal bir boyutu mevcuttur)
Peki nedir bu kamu diplomasisi; Hiçbir ülke kendi iç kamuoyunu ikna etmeden, artık uluslararası kamuoyunu kamu diplomasisi araçlarıyla ikna edemez, yönlendiremez dendi ve bu alanda bir yaratım başladı. Bu, Türk kültürünün yapı taşı olmasına rağmen, kabulü binlerce yıl sürdü. Zamanı gelmiş olmasına rağmen, bu olgu neden hala anlaşılamıyor? Bu mantıkta halkın yapması gereken sadece gerçeğini korumak iken, Neden anlamakta zorluk çekiyoruz? Gelin bu durumu Nutuk Gibi Düşünerek inceleyelim.
İnsanoğlu; rasyoneldir ama nadiren rasyonel karar verir. Nesnel dünyada neslini aşması gereken insan yani aşkın olan insan, tabiatının var saydığı değerleri kavramaya başlar ve artık yönetilmeye değil yönetmeye başlar. Yani bireysel egemenliği ve hür iradesini var eder.
Bu konuyu biraz açalım; Dünyanın bir çok ülkesi (biz dahil) Limbik beyinle (duygusal) hareket eden toplumlardan çıkmadıkça ve Kortigal beyini (akleden) geliştirmedikçe asla ilerleyemeyiz. Yani önce insanın denge unsurlarını anlayarak işe başlamalıyız.
Akleden (Kortigal) yaşam portalına yükselmek için, önce afazik (tutarsız-iletişim bozukluğu) toplum olmaktan çıkmalıyız. *Tabi en önce bunu tespit etmeliyiz.* Bir aşama öncesi ise; ortak lisanı (dili) etkin ve yüksek kullanmalıyız. Tek ortak dil olan Türkçede uzmanlaşma ve konuşmanın üst versiyonu olan kavramsal iletişim algısına ulaşmalıyız. Tabii buna ulaşmak için de önce sanat- edebiyat – şiir – alanında yüksek çalışmalar yapılmalıyız ki bilim ve teknoloji dilini de var edebilelim.
NEDEN Mİ? Çünkü, lisanı anlamazsanız Atatürk’ü anlayamazsınız. Onu anlayamazsanız neyi hak ettiğinizi ve bunu nasıl koruyacağınızı anlayamazsınız. Bu sözden başlayalım. ‘Türk birliğinin, bir gün hakikat olacağına inancım vardır..” “Ben her şeyden önce Türk Milliyetçisiyim. Böyle doğdum, böyle öleceğim” Bu sözlerde öncelikle bir şuur, yani akledilmiş bir durumunun duygu ile kabulü söz konusudur. Böylesi bir kabulün sarsılması imkansız olacağı gibi, yaratılmış bir iradenin zamansız zamanına da hükmetmesi de mümkün olur.
Bu tanımlar ve yönlendirmeler içinde demem o ki; Atatürk’ü sevmek istiyorsanız önce onu kavramsal olarak çalışmalısınız. Çalışmanın inceliği ise lisana hakim olmaktan geçer. Türkçeyi Kavramak için ise önce Kortigal beyin yapısının ilkelerine ulaşmalı ve limbik beyini sadece merhamet için kullanmalısınız. Bu dengenin kurulmaması durumunda, günümüzün gerçekliği ile yüz yüze kalmaya da şaşırmamalısınız. Atatürk’ü ait olana sahip çıkmak, onu taklit etmek ve her an anmak ya da merasime, müsamereye, magazin malzemesi haline getirmenin yüksek duygusal seline (limbik beyin) çevirmek olma
malıydı elbette. Bu duygusal nefret ve sevgi aşırılıkları bugünün realitesine varmamıza sebep oldu ki zaten konu hiçte bu değildi.
Uygulamada olmayan bir Atatürk, Atatürk sayılmaz. Türk biliminin yüksek, ilkesel bilinç yasalarını kavramak için zamansızlık şuuru ile düşünmek gerekir. NUTUK; Atatürk’ün zamansız zamanlar adına yazdığı bir çok çalışmanın baş yapıtıdır. Öyle zamansızdır ki, sözlerinin neresinden bakarsanız bakın asla karşı çıkamazsınız ve her zamana uyumludur.
…ve sizi temin ederim ki, bu minvalde Atatürk’ü anlayan, gören ve bilen 100 insandan fazlasını da bulamazsınız.
Önce dili öğrenmeyi hedef etmeli, sonra sanat yapmalı, iletişimi afazik olmaktan çıkarmalı, limbik beyini dengelemeli ve en son insanı insan yapman kortigal tarafın gerekliliğini yerine getirmelisiniz.
Yani, Duygudan beslenen kararlar ile rasyonel kararlar arasında sağlıklı ilişki kurmayı öğrenerek, felsefenin çatısında, sosyolojinin tabanında yaşam alanı yaratmalısınız.
En en önce bilgiyi ve birbirinizi ret etmekten vazgeçmelisiniz ve bu yazıyı ve en önemlisi ATATÜRK’ü ret etmenin afazik bir durum olduğunu kavramalı , gerekliliğini kabul ettirmelisiniz.
” Esas olan Türk Milletinin onur, şeref ve haysiyetine yaraşır bir yaşam sürmesidir “
Yüce Türk halklarına ve Türk milletlerine yüksek saygılarımla; #Doğrusoruyusor
Simge ERCİYAS