Sevda GÜNEŞKIRAN

BÖLÜM 11 – Modern Çağın Aynasında: Kadının Sesi, Kalemin Geleceği Son Bölüm

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Zaman akar… Çağ devrilir… İnsan değişir…

Ama kadının kelimeye üflediği ruh,

çağların bile mahvedemediği bir direniş olarak kalır.

Kadın sözü, insanlığın en eski aynasıdır.

Kimi zaman kederi taşır, kimi zaman umudu…

Kimi zaman evin sessizliğinden doğar,

kimi zaman şehrin boğucu gürültüsüne meydan okur.

Ama ne olursa olsun, kadın kalemindeki vicdan

yalanı eğip bükmez; gerçeği olduğu gibi söylemekten hiç vazgeçmez.

Modern Çağ: Hızın İçinde Kaybolmayan Kadın Sesi

Modern edebiyat, insana nefes bile bırakmayan bir koşu.

Dün düşündüğün bugün eskir, bugün yazdığın yarın silinir.

Kelimenin değeri kısaltmalara, cümlelerin ömrü bildirimlere sıkışır.

Dünya hızlandıkça insanlar eksilir.

Ama bütün bu hengâmede bir şey hâlâ aynı kalır:

Kadının kelimesi, sükûnetiyle büyür.

Bugünün kadın yazarları;

toplumun baskısına dik duran,

kent yalnızlığını göğsünde taşıyan,

kimliğini ararken kendini unutmayan

ve modern dünyanın o bitmeyen “hızlan, yetiş, kanıtla” çığlığına rağmen

kendi kalbinin sesini boğmayan kadınlardır.

Dünya bağırır; kadın duymaz.

Çünkü kadın bilir:

Kalemin gerçek sesi, gürültüde değil, içte saklıdır.

Modern Türk Edebiyatında Kadın: Artık Sahnenin Tam Ortasında

Bugünün Türk kadını, edebiyatın kenarında oturan izleyici değildir artık.

Oyun değiştiren kalemdir.

Ece Temelkuran’dan Şebnem İşigüzel’e,

Elif Şafak’tan Ayfer Tunç’a, Aslı Erdoğan’a…

Her biri, kadının dünyasını yalnızca duygunun değil,

bilincin, cesaretin ve toplumsal hafızanın merkezine taşır.

Kadın gölge olmaktan çıktı;

hikâyenin nabzını tutan öz oldu.

Onları birleştiren ortak damar şudur:

Kadın artık susmaz.

Acısını saklamaz, kelimeye döker.

Kimliğini saklamaz, sahip çıkar.

Sesini kısmaya çalışan her güce karşı kalemini daha dik tutar.

Bu çağın en büyük dönüşümü işte budur:

Kadın artık kendi hikâyesinin anlatıcısıdır.

Edebiyatın Yüzü Değişti; Kadının Ruhu Değişmedi

Kitaplar dijitalleşir, okuma biçimleri dönüşür…

Ama kadın yazdığında hâlâ aynı sıcaklık, aynı cesaret, aynı derinlik duyulur.

Çünkü kadın edebiyatı;

hem ana gibi sarar,

hem savaşçı gibi dövüşür,

hem suskunluğun en ağır yükünü taşır,

hem de gerektiğinde haykırışıyla gökleri titretir.

Bugün özgürlük her yerde konuşulur,

ama en kadim özgürlük

kadın kaleminin ucunda,

susmayı reddeden o harflerin içindedir.

Kadın yazdıkça özgürleşir.

Özgürleştikçe daha sert yazar.

Yazdıkça çağları aşar.

Türk Edebiyatını Bir Kadının Gözünden Anlatmak…

Bu dizi boyunca yalnızca dönemleri sıralamadım.

Sadece yazarları tanıtıp, akımları açıklamadım.

Ben Türk edebiyatını bir kadının içinden geçen yollarla anlattım.

Kadının gölgesini değil, ışığını yazdım.

Yükünü değil, gücünü…

Sessizliğini değil, sözünü…

Kırılganlığını değil, direncini…

Çünkü Türk edebiyatı, yalnızca meydanlara, savaşlara, büyük kararlara imza atan erkeklerin alanı değildir.

Aynı zamanda evin içindeki sessizliğin, annenin iç çekişinin,

bir kadının yüreğinden kopup gelen derin cümlelerin atlasıdır.

Ve biz kadınlar, o atlasın hem yolcusu,

hem taşıyıcısı, hem de çizeniyiz.

Son Söz

Modern çağ ne kadar karmaşık olursa olsun, bir gerçek hep diri kalır:

Bir kadın yazıyorsa, milletin sesi eksik kalmaz.

Bu son bölümle birlikte yolculuk tamamlanıyor belki,

ama bir kadın kalemi hiçbir zaman tamamlanmaz.

Her çağda yeniden doğar,

her baskıya karşı yeni bir nefes bulur.

Ve ben, bu dizi boyunca;

bir kadının gözünden,

bir Türk milliyetçisinin kalbinden,

bir yazarın vicdanından

milletimin edebiyatına ses vermeye çalıştım.

Söz biter, zaman akar…

Ama kadının bıraktığı iz,

zamana meydan okur.

BÖLÜM 11 – Modern Çağın Aynasında: Kadının Sesi, Kalemin Geleceği Son Bölüm

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!