Simge ERCİYAS

12 Eylül’e ve İkiz yasalara giden süreç

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Olağanüstü Devlet kavramı ışığında analiz edilen ve ‘‘1960 girişiminin neticesi olarak görülen’’ birikim rejiminin depremi 1980.

Tarihe not düşülen, hapishanedeki iki kişinin konuşmasını anımsayınca, ne çok üzülürüm.

Sen sağcı ben solcu madem ikimizde yolcu, hancı kimdi kardeşim.?

Ne acı bir aydınlanma değil mi!

Duygunun yönlendirdiği hazin sonuçtan, akıl ile çıkan iki genç. Bu kadar geniş bir körlüğün kökleri, partizanlıktan çok daha derinlerdeydi oysa.

SAHİ KİMDİ HANCI?

Türkiye o dönemin siyasi iradesini “Yeni Dünya Düzenine uyum” kapsamında imzaladığı 24 Ocak kararlarının maddelerini, Proletarya ve Burjuva arasındaki derin uçurumun oluşturduğu çıkmazın acı faturasını tehdit olarak algılayıp, öyle de algılatacaktı ki zaten öyleydi…

Peki Yeni Dünya Düzenine uyum sürecinin 1950’lerde başlayıp, ikiz yasalarla devam edip bugüne gelmesine ne demeli? Elbette aydın kesimin ve dahi halkın bunu anlamamasının ya da ses çıkarmamasının hatta birçoklarının eşlik etmesinin sebebi, eğitim sistemimizin Full Bridge olması ve ters devrimcilerin mecliste olmasıydı.

Neyse….

Biz yine de konumuzdan sapmayalım…

1940’larda başlayan ve devrimlerin yokuş aşağı itilmesine sebep olan, Türkiye içinde bir dayatma odağına dönüşen, yüksek imtiyazlı anlaşmalar, zayıf siyaset sunan dönem siyasetçilerinin önüne birer birer getirilecekti.  

İlk dayatma olan ve bugün adı İKİZ YASALAR olarak bilinecek olan (İkiz yasalar 1848 yapımı SEVR yasasıdır. İSRAİL güdümlü İngiliz akıllı ABD eylemli Fransa ve Almanya fonlu Avrupa Birliği destekli yasalardır. Bu yasa İsmet İnönü’nün önünü açtığı ve bugüne kadar diğer tüm siyasilerin (Avrupa birliği uyum yasaları olarak bize dayattığı) hizmet ettiği Sevr Anayasası aklıdır. Bu yasaya imza atanın mürekkebi kara ve iflah olmaz Türk Düşmanlığıdır. İKİZ YASALAR vatana ihanettir bugünün Anayasa müdahalesinin de birincil sebebidir.) anlaşmalara ek olarak Stand by anlaşması ve Dünya bankası ile yapılan yapısal uyum kredileri, sistemin liberal ekonomi ile tanışmasına sebep olacaktı. Serbest piyasa ekonomisi ile ekonomik modernleşme sürecinden geçen bütün ülkeler, kaçınılmaz olarak ve artan ölçüde birbirlerine benzer hale getirilecekti. Modern Ekonominin tabanı olan kabul görme ihtiyacının, tarihin itici gücü olarak oynadığı önemli rolün anlaşılması, kültür, din, çalışma, milliyetçilik ve savaş gibi tanıdığımızı sandığımız olguların yeniden yorumlanmasına da olanak sağlayacaktı.

Yani hancı=Yeni Dünya düzeniydi ve figüranları eski Dünya’nın Vandallarıydı.

Kurucu değerleri ile hesaplaşma çabasında olan Türkiye ise; yeniye adım atmaya can atacaktı.

Peki gelinen sürecin ilk aşaması nasıl başlayacaktı.

Yani “KAVANOZU İLK KİM KARIŞTIRACAKTI?”

İki dönem başbakanlık yaptıktan sonra, muhalefet partisi olarak kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Çankaya’ya olan aşırı muhalefetini hükûmet üzerinden yürütmesi üzerine Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in isteğiyle ikinci kez 25 Ekim 1937 tarihinde başbakanlıktan istifa eden ve Atatürk’ün ölümünden (tam tamına ve sadece bir gün sonra) hükümete darbe yaparak başa gelen M. İsmet İnönü olacaktı. 14 Mayıs 1950 de sürecin ikinci aşamasını Demokrat Parti devir alacaktı. Ve hazin darbe sonrası -bayrak- 1983’te Turgut Özal’a ve sürecin sonu olarak bayrak en son AKP hükümetine devir olacaktı.

Darbe ise ‘’Dünya’ya örnek Anayasamıza’’ sadece darbe Anayasası etiketine sebep olacaktı. Birçok vatansever ise -arka plandan habersiz -vatanı için can verecekti. Hatta bu darbe, tarihler arasında ki darbelerin birçoklarına kesimlerce atıf olunacak ve hangi darbeden söz edildiği belli olmadan Anayasa değişikliği istenecekti.

*******sessizlik*****

O kavanozdan çıkan sonuç ise; KURULUŞA EVET, KURTULUŞA HAYIR diyecek olan kesim ile KURULUŞ KİMİN ESERİ sorunsalında, çatışmaya sebep olacak ve günümüzde Anayasa değişikliğine gidilmesindeki sonun başlangıcının da önünü açacaktı.

Dün…

20. yüzyılın son çeyreğindeki en dikkate değer gelişme ister sağcıların otoriter askeri diktatörlükleri ister solcuların komünist-totaliter sistemleri söz konusu olsun, dünyanın çok güçlü görünen diktatörlüklerinin kendilerini temelden sarsan muazzam zayıflıklar göstermesi ile sisli perdeyi aralaması oldu.

Bugün…

Aslında bunca zaman tutumumuz ne olmalıydı.?

Her zaman önerdiğimiz ve bastıra bastıra dikkat çekmek istediğimiz değer olan Atatürk’ün işaret ettiği milli bilinç olan MERKEZDE KAL İLKESİ ile 40 yıl sonra yeni yeni tanışan halkın, bugün büyük resim ile yüz yüze gelmesi, bunun cevabı olacaktır.

Bilelim ki bu çarkta, halklar her zaman kullanılan olur. Sonuçta, halk hariç herkes bu filmde suçlu olandır. Halk ise siyaseti değil Merkezde kalmayı seçmelidir. 

Ve ek olarak unutulmamalıdır ki; Türkiye tehdit edilmedikçe ve gerek görüşmedikçe yasa çıkarmaz. Dünyanın en iyi Anayasası olan en geniş halile siyasetçisine, vatandaşına güvenmiş, en zor günlerde birlik olma haline inanmış zamanlarda dahi memleketi Osmanlı sarayına dönüştürmeye ve emperyalist eylemlerin kucağına bırakma eyleminde ısrar edildi. Uyarılara rağmen vatana ihanet etmeye, bu vatanın tüm yasalarına, tüm şehitlerine, tüm çocuklarına, var olan geleceğine kara mürekkep lekesi eklendi. En hain yasalara imza atıldı. Onlar tehdit ettikçe ve milletile birlik olma halinin ne demek olduğunu anlamadıkça bu ve koruyucu kurucu yasalar kalacaktır. Biz cumhuriyetçi laik ve sosyal hukuka inanmış ilerici Türkler var olduğumuz ve olacağımız tüm zamanlarda yasalarımızı koruyup ileri gitmeye devam edeceğiz. Onlar istese de istemese de.!

Demokrasi milli olunan ortamlarda ve milli olmayı amaç edinen faziletli omuzlarda yükselecektir. Bölücü unsurlara verilecek ne zamanımız ne bir karış toprağımız ne de siyasetimiz olmayacaktır. Onlar bölmek ve ayrışmak adına var oldukça biz daha yüce erdemlerle en yukarıya çıkmaya ve daha savunmacı olarak benliğimizde var olmaya devam edeceğiz. Onlar birlik olmadıkça biz iyilerle birlik olarak sonsuzluk erdemine yürüyeceğiz. Onlar sentezci, çift pasaportlu, akımcı fikirlerle kurnaz siyaset yaptıkça biz politikanın en hakikatli olanı ile yükseleceğiz. Onlar kara oldukça ‘biz beyaz’ olmanın tarihini defalarca tarihe yazacağız.

1938 10 Kasım’ından bugüne, Dünyada çok az kurtarılmış uyanık bilinç, sizleri ve tarihe bıraktığınız eserlerin ayak izlerini çalıştı ‘‘ATAM” Yeni Dünya Düzenine hakem olmak adına yeterli olur mu dersin?

Simge ERCİYAS

12 Eylül’e ve İkiz yasalara giden süreç

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!