Simge ERCİYAS

Tek Dünya Düzenine Karşı NUTUK Gerçeği!

Sayın Elçiye Türk Milletinden Mektup, Korkmayın Zeval etmeyiz… Nutuk bilenler geleceği ve geçmişi bütüncül görenlerdir. Yani onlar Bilenler ve Görenlerdir. Söyleminizi, Önce Nutuk’tan hiciv etmek sonra da Hukuktan analizleri sunmak isteriz.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sayın ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack; Anadolu Ajansına verdiğiniz röportajda Yeni Dünya Düzeni için planlanan “millet sistemi” üzerine taraflı bir muhabirle görüşmüşsünüz;

Osmanlı’nın din eksenli millet sistemine dönüş için Türkiye’nin ulus devlet olmaktan çıkarılması gerekir! AK Partiyi destekleyen yazarlar, bunu ‘Osmanlı’nın millet sistemi daha doğruydu, ulus devlet yanlıştı’ diyorlar” demişsiniz.

Pek Alâ! düşünce özgürlüğü gereği elbet düşüncenizi bildirmek yasal hakkınız.

Lakin elçi olmanıza karşın bizi tanımıyor ve tarihimizi bilmiyor olmanız bizi üzdü. Kısa bir Nutuk hatırlatmasından sonra hukuktan bahsederek birazda bu yönde “hasbihal” 😊 edelim isteriz.

Öncelikle Nutuk’ta din devleti kurmak isteyen emperyalistlere! karşı tavrımız ve düşüncemiz aşağıda ki gibidir. Bknz: (Lozan Barış Konferansı Nutuk 1927)

Milletimizin kurduğu yeni devletin mukadderatına, işlerine, bağımsızlığına, unvanı ne olursa olsun hiç kimseyi karıştıramayız! Milletin kendisi, kurduğu devleti ve onun bağımsızlığını koruyor ve sonsuz olarak da koruyacaktır!” Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Ve en nihayetinde kültürümüz olan bir dip notu da ekleyelim isterim, eksik kalmasın.

Bizim dinimiz ve millet tanımımız; yukarıda ve aşağıda yazandır…Tam bağımsızlık…hem yeni hem en eski dinimiz ise tabiat ve İnsanlıktır. “Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. Anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. Hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir…” -Mustafa Kemal Atatürk

Gelmek isteyen “Yeni din anlayışını, Türk Kültüründe bulabilir.” Bu kültür Anayasamızla sabittir ve sosyal hukuk kurallarına göre hali hazırda işlemektedir.

Bu kavrama dayalı tanımlar ve yaşanmışlıklar, bütünsel medeni bir kültürün geçmişten geleceğe Türk kültüründe olduğunun da kanıtıdır…

Ve Sayın Elçi sizlerin henüz idrak edebildiği bu düzen anlayışına karşı, yani sizlerin bu noktaya yeni geldiği ama Atatürk’ün 1927’de yani 100 yıl önce gördüğü ve bize emanet ettiği dizeleri de biz çalıştık siz de çalışın isteriz.

Atatürk Diyor ki;

“Millete şunu da hatırlattım ki, kendimizi dünyanın hâkimi zannetmek gafleti, artık devam etmemelidir. Dünyanın durumunu ve dünyadaki gerçek yerimizi tanımamaktaki gafletle, gafillere uymakla milletimizi sürüklediğimiz felâketler yetişir! Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz. (Yani diyor ki biz buradayız isteyen gelsin istemeyenle işimiz olmaz. Millet ve din tanımımız Anayasada yazılı. Türkün her zaman töresi, yani yasası, akıllı olana açıktır…Tarihte ve Binlerce yıldır olduğu gibi.)

Sayın Elçi, bunu da okumanız yararlı olacaktır! İstirham ederim.

“Efendiler, İngiliz tarihçilerinden Wells, iki yıl önce yayınlanan bir tarih yazdı. Eserinin son sayfaları “Dünya tarihinin gelecekteki safhası” başlığı altında bazı düşünce ve görüşleri içine almaktadır. Bu görüşlerin yönelmiş olduğu hedef “Un gouvernement fédéral mondial” yani “Birleşik Bir Dünya Devleti” dir. (…) adaletin ve tek bir kanunun hâkimiyeti altında dünyamızın ne durumda bulunacağını tahayyül ediyor. Wells, “bütün hâkimiyetler tek bir hâkimiyet içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir kuvvet meydana çıkmazsa, dünya mahvolacaktır” diyor ve “gerçek devlet, çağdaş hayat şartlarının bir zaruret haline getirdiği birleşik dünya devletinden başka bir şey olamaz”; “hiç şüphe yoktur ki, insanlar kendi icatları altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmeye mecbur olacaklardır” görüşünü ileri sürüyor.

İnsanlığın dayanışması ile ilgili büyük hayallerin sonunda gerçekleşmesi için ne yapmak ve neyin önüne geçmek gerekeceğinin doğru olarak bilinmediği” ve “saldırgan bir dış siyaset geleneğine sahip olan devletlerin, birleşik bir dünya devleti tarafından güçlükle temsil edilebileceği” de bildiriliyor.

Wells’in “Avrupa ve Asya’nın felâketleri ve ortak ihtiyaçları, belki dünyanın bu iki parçasındaki milletlerin bir dereceye kadar birleşmesine yardım edecektir”, “olabilir ki, dünya ölçüsünde bir birleşmeye gidilmeden önce, bir sıra bölgesel birleşmeler yapılabilir” şeklindeki düşüncelerini de kaydedeyim.

Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak duruma getirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında bir sefalethanede yaşamakta olduklarını kabul ederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyen zararlı tohumları yok etmeye karar vermesi gibi şartların gerçekleşmesini gerektiren “birleşik bir dünya devleti” kurma hayalinin tatlı olduğunu inkâr edecek değiliz.”

BAK BURAYA DİKKAT ET ELÇİ BEY, SONRA ZEVAL OLMAYASIN!

Türkiye’ye musallat olmamak şartıyla, hilâfetçileri ve Panislâmizm taraftarlarını memnun etmek için, bu tasavvur ve tahayyül bir dereceye kadar bizde de tasvir edilmişti.” (Lozan Barış Konferansı Nutuk 1927.)

Görüldüğü üzere, Tek Dünya düzeninizin hayalinin yeni olmadığını biliyoruz. Bu hayaliniz 1850’lerde atılan bir tezdi. Siz Birleşmiş Milletleri olarak bir tüzük belirlediniz ve programladınız belki 100/150 yıl sürecek bir maceranın evanjelist aklına takıldınız. Lakin dünya var oldukça biz sizin bu beşer halinize alışkınız.

Bir-leş-miş milletler tüzüğü şekil 1

Gerçi saklamadınız da Birleşmiş Milletleri kurduğunuz andan itibaren yani 80 yıldır tek bir çatışmayı bile önlemeyi veya engellemeyi başaramadınız. Ancak demokratik batı yaşamının nihai çöküşü olarak bu yasaları 1850’den bu yana benimsemiş durumdasınız. Ve tüm iştahınızla uygulamaktasınız… el birliği ile

Ve biz Türkler 100 yıl önce bu hikâyeden kurtulma savaşını verdik ve idrakimiz üzerine yazılmış bir Anayasamızı da tüm dünyaya ilan ettik. Biz, bu son hamlemizin sonunda yine bağımsızlığımızı alan tarafta ve siz, yine kaybeden tarafta olacaksınız.

En nihayetinde Ata’mızın da dediği gibi “Türkiye’ye musallat olmamak şartıyla” hayallerinizin peşinden koşabilirsiniz lakin, Atamızın size zaten hali hazırda bir çıkış yolu ve rota çizmiş olduğunu unutmuşsunuz.

Tarihin tekerrürden ibaret olduğunu hatırlatırız….

Türk milleti, asırlardan beri, yüksek bir mevcudiyetin, medeniyetin, kahramanlığın ve refahın timsali olmuştur.” (Nutuk, 1927)

Elçi Bey, henüz bizim olduğumuz medeniyeti anlamadınız sanırım! Belki sizden sonraki nesiller Nutuk çalışır da anlar diye umut ediyor ve ulaşabilmenizi niyaz ediyoruz.

Kim bilir belki bir gün siz de Türk olmanın düzen olduğunu anlayabilirsiniz.

 

Şimdi dilerseniz eksik ve fazlasıyla neden ulus devletinden asla vazgeçmeyiz bir çırpıda anlatalım…

Osmanlı Millet Sistemi: Tarihsel ve Politik Bir Değerlendirme

1450 / 1919 Osmanlısı için millet sistemi; farklı dini toplulukların (Müslümanlar, Hristiyanlar, Yahudiler) kendi özerk yapıları içinde yönetildiği, sadece sarayın görece din ekseninde var edilmeye çalışıldığı bir idari modeldi. Bu sistem, Osmanlı’nın çok uluslu ve çok dinli yapısını bir arada tutmayı amaçlasa da modern dünyada sürdürülemezdi.

  1. yüzyılda, imparatorluğun zayıflamasıyla birlikte, bu model, çoklu demokratik yönetim anlayışı, Türksüz ve hukuksuz yapısı nedeni ile ayrılıkçı hareketleri tetikleyen bir zafiyet kaynağı haline geldi. Papaya veya padişaha bağlılık alışkanlığı olan Avrupa’daki ulus devletlerin idrakinde ki, tek merkezli yönetim şekli yani Türk sisteminin yükselişi, Osmanlı’nın çok uluslu yapısını dış müdahalelere açık hale getirdi. Elbette Sırp, Yunan ve Bulgar isyanlarının da tetiklenmesi ile İngilizlerin Arap, Ermeni ve Yahudilere toprak sözü vermesine bağlı, bu toplulukları desteklemesiyle ayrışmalar yaşandı.

Bugün, sizin bahis ettiğiniz bazı yazarlar tarafından romantize edilen; Orta doğu tek milletinin İstanbul’dan yönetimine dair İBDA-C ve IŞID gibi Almanya hatta BM destekli terör gruplarının bu sisteme sözde eşit yurttaşlık ilkesine dayanmıyordu. Müslümanların üstünlüğü üzerine kurulu bir hiyerarşi, gayrimüslim toplulukların ikinci sınıf statüsünü pekiştiriyordu. Bu durum, Osmanlı’nın son döneminde, Tanzimat ve Islahat Fermanları gibi reform çabalarına rağmen, toplumsal birliği sağlayamadı. Bernard Lewis’in “Orta Doğu kimliği” önerisini, bu tarihsel bağlamda, Türk kimliğini belirsiz bir bölgesel kimlik altında eritmeyi hedefleyen, bir neo-emperyal proje olarak değerlendiriyoruz.

105 YIL ÖNCE OLDUĞU GİBİ…

Lewis’in önerisi, ulus devletlerin egemenliğini zayıflatarak, küresel güçlerin bölgedeki nüfuzunu artırma stratejisinin bir parçasıdır.

Nutuk’un Politik Vizyonu: Ulus Devletin Kuruluş Zemini

Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’u: Türk ulus devletinin kuruluş sürecini ve bu sürecin politik gerekçelerini derinlemesine analiz eden bir manifestodur. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü, Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması gibi gelişmelerle hızlanmış, çok uluslu yapının sürdürülemezliği, Türk milletini bağımsızlıktan yoksun bırakma tehdidi yaratmıştır.

Atatürk, Nutuk’ta bu durumu şu şekilde ifade eder:

Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumî’de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük Harp’in uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde…” (Nutuk, 1927)

Bu alıntı, sözde Osmanlı’nın demokrasi hilesi ile çok uluslu ve tek din eksenli yapısının, modern dünyada birliği koruyamadığını ve dış güçlerin manipülasyonuna açık hale geldiğini açıkça ortaya koyar. Atatürk, bu çöküşün ardından, Türk milletinin bağımsızlığını ve birliğini korumanın tek yolunun, millî egemenliğe dayalı bir ulus devlet olduğunu vurgular:

“Efendiler, bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da millî hakimiyete müstenit, bilâkaydüşart müstakil, yeni bir Türk devleti tesis etmek!” (Nutuk, 1927)

Bu ifade, ulus devletin, Türk milletinin egemenliğini ve bağımsızlığını garanti altına alan yegâne model olduğunu gösterir. Osmanlı millet sistemi, farklı grupların özerkliğini tanıyarak birliği sağlamayı amaçlamış, ancak bu model, 19. ve 20. yüzyılın jeopolitik gerçekleriyle uyumsuz hale gelmiştir. Türk Ulus devlet sistemi ise; ortak bir yurttaşlık bilinci, eşitlik ve merkezi bir otorite üzerine kurulu olup, Türk milletinin tarihsel ve kültürel birikimini çağımızda da bir çerçevede korumasını sağlamıştır.

Osmanlı Millet Sistemine Dönüşün Politik Riskleri

Osmanlı millet sistemine dönüş önerisi, yalnızca tarihsel bir romantizm değil, aynı zamanda derin politik riskler barındırır. İlk olarak, din eksenli bir yönetim modeli; Türkiye’nin seküler ve eşitlikçi yapısına ters düşer.

Atatürk, Nutuk’ta, laikliğin toplumsal birliğin temel taşlarından biri olduğunu şu şekilde vurgular: “Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı, Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak, sade bir dünya dini, bir insanlık dini peşinde koşması lazımdır.” (Nutuk, 1927)

Bu gerçeklikte, din eksenli bir yönetim anlayışının, modern dünyanın gereklilikleriyle çeliştiğini ve toplumsal birliğin tehdit edebileceğini gösterir. Osmanlı millet sistemi, farklı dini toplulukların ayrışmasını teşvik etmiş, eşit yurttaşlık ilkesini hayata geçirememiştir. Günümüzde bu modele dönüş, etnik ve dini kimlikler üzerinden yeni çatışmalara yol açabilir; (tabi istediğiniz bu ise o başka savaş konusu) Türkiye bu tür bir bölünmeye karşı müsamaha gösterebilecek bir görüş içinde değildir ve hiçbir zamanda olmayacaktır.

Son söz ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından, tüm Türk Milletini temsilen 105 yıl önce söylenmiştir.

İkinci olarak, Bernard Lewis’in “Orta Doğu kimliği” önerisi, Türk milletinin tarihsel ve kültürel kimliğini yok sayar. Bu öneri, küresel güçlerin bölgedeki ulus devletleri zayıflatma ve kendi çıkarları doğrultusunda yeni bir bölgesel düzen kurma stratejisinin bir parçası olarak görülebilir. Nutuk’ta Atatürk: Türk milletinin ortak tarihine ve kültürüne vurgu yaparak, ulusal birliğin önemini şu şekilde ifade eder:

Türk milleti, asırlardan beri, yüksek bir mevcudiyetin, medeniyetin, kahramanlığın ve refahın timsali olmuştur.” (Nutuk, 1927)

Bu ifade, Türk kimliğinin, bölgesel bir kimlik altında eritilemeyecek kadar köklü olduğunu vurgular.

Lewis’in önerisi, Türk milletinin egemenliğini ve bağımsızlığını bölgesel bir belirsizlik içinde zayıflatmayı hedefler. Bu, Osmanlı’nın son döneminde ve o döneme özgü Haçlı Birleşmiş Milletlerinin ayrılıkçı hareketleri desteklemesiyle yaşanan çöküş sürecine benzer bir risk taşır. (Tekrar ediyorum tabii amaç bu değilse…)

Neo-Osmanlıcılık ve Büyük Orta Doğu Projesi

Osmanlı millet sistemine dönüş önerisi, aynı zamanda neo-Osmanlıcılık söylemiyle de ilişkilendirilmektedir. Bu söylem, Türkiye’nin bölgesel bir lider olarak Osmanlı’nın çok uluslu mirasını yeniden canlandırması gerektiğini savunur. Ancak, bu yaklaşım, Büyük Orta Doğu Projesi gibi dış kaynaklı stratejilerle kesişmektedir. Bernard Lewis’in “Orta Doğu kimliği” fikri, bu projenin ideolojik temelini oluşturur ve ulus devletlerin sınırlarını bulanıklaştırarak, bölgeyi emperyalist, sömürgeci ve ganimetçi zihniyetlerin kontrolüne daha açık hale getirmeyi amaçlar.

Nutuk, bu tür dış projelere karşı net bir uyarı sunar. Atatürk, Osmanlı’nın son döneminde, dış güçlerin imparatorluğu parçalamak için ayrılıkçı hareket” Sevr Antlaşması’na yol açan itilaf devletleriyle birleşip, bu devletlere karşı müdafaasını devam ettirenler, Osmanlı Devleti’ni mahvettiler” (Nutuk, 1927) diyerek, dış müdahalelerin yıkıcı etkilerine dikkat çeker. Bu ulus devletin, Türk milletinin bağımsızlığını korumanın tek yolu olduğunu anlamanız için de yeterlidir.

En nihayetinde, özetle, Ulus Devletin Politik Zorunluluğunu daha iyi anlatmak gerekirse;

Osmanlı millet sistemine dönüş önerisi, tarihsel bir yanılsama olmanın ötesinde, Türkiye’nin politik istikrarını ve bağımsızlığını tehdit eden bir yaklaşımdır. Nutuk, Türk ulus devletinin kuruluş sürecini ve bu sürecin politik zorunluluklarını açıkça ortaya koyar. Osmanlı’nın din eksenli sistemi, modern dünyada birliği sağlayamamış ve dış müdahalelere açık hale gelmiştir. Bernard Lewis’in, “Orta Doğu kimliği” önerisi; Türk kimliğini eritmeyi ve bölgedeki ulus devletleri zayıflatmayı hedefleyen bir neo-emperyal stratejinin uzantısıdır.

Atatürk’ün Nutuk’ta vurguladığı gibi, Türk milleti, bağımsızlığını ve birliğini ancak millî egemenliğe dayalı bir ulus devletle koruyabilir. Ulus devlet, Türk milletinin tarihsel ve kültürel birikimini modern bir çerçevede bir araya getiren ve dış tehditlere karşı direncini artıran bir dünyaya örnek bir modeldir. Açıkçası Türk sistemi Türklerin baş olmasına dayalı münhasır medeniyeti ön gören ve önereni, bu sistemi en mükemmel hali ile kurgulayarak, Anayasasına yazmış, sizlere de önereceğimiz bir sistemdir. Lakin bir detay var ki bunu sadece Türkler başarabilir, kalan herkes sisteme tebaadır. Osmanlı millet sistemine dönüş önerileri, bu birikimi ve direnci tehdit eden bir geriye dönüştür.

Türkiye’nin geleceği, Nutuk’un rehberliğinde, ulus devletin seküler, eşitlikçi ve millî egemenliğe dayalı ilkelerine bağlı kalarak şekillendirilmelidir ve şekillenecektir.

Bu kısım size değil Sayın Elçi…esenlikler dileriz.

Kendimize Söz; Devrin Daim Olsun Koca Türk Milleti! Anayasanla yaşa! Çok yaşa!

Unutma BİR GÜN HERKES ATATÜRK’Ü ANLAYACAK ve BİR GÜN HERKES TÜRK OLMAK İSTEYECEKTİR…

Sen olduğun yerde kal, onlar sana gelecektir.

ÖNEMLİ OKUYUNUZ!

Haber linki: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abdnin-ankara-buyukelcisi-tom-barrack-aaya-konustu/3616876 29 06 2025 tarihli AA’da yayımlanan röportaja istinaden kaleme aldığım makalemi yayınlama tarihim olan 01 07 2025 tarihinde kaynak kontrolünü yaptığımda yazı içeriğinin 30 06 2025 tarihinde gece saatlerinde apar topar değiştirilmiş olduğu tespit edilmiş akabinde. Devlete bağlı haber ajansının dahi paylaştığı içerikte bilgi vermeksizin değişikliğe gitmesinden ötürü bundan sonra kaynağı almadan önce webarchive de yedek alma gerekliliği doğmuştur.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/tom-barrackin-millet-sistemi-930632h.htm en azından bir kaynak ile şahidim var diyebilirim 😊

Tek Dünya Düzenine Karşı NUTUK Gerçeği!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!