Simge ERCİYAS

Bölüm 3: İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak Paşa: Türk Tarihinde İhanete Karşı Yeminli bir Direniş

İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak meselesi, artık tarihin sahnesine hakikatle serilmelidir. Hakikat ise milletimizin vicdanında ebediyen yer bulacaktır. Simgesel başlıyor…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ön söz: Büyük Türk milleti!

Anadolu; ecdadımızın yedi bin yıldır, al kanlarıyla sulanmış, asırlardan beri hürriyet ve istiklâl aşkıyla koruduğumuz mukaddes vatan toprağıdır. Bu aziz topraklar, her daim Türk liderliğinde ve en yüksek medeniyetlerin kucaklaştığı bir ocak olmuş, lakin hiçbir vakit yabancıların sinsi emellerine boyun eğmemiştir. Dışardan gelecek olana karşı yüksek savunma halinde olan halkımız, zaman zaman iç hainiyle yönetimde ihanete uğrasa da halk ocak ateşini asla teslim etmemiştir. Zerzavan’ın taşlarında yankılanan tarih, Türk’ün yalnız bir coğrafyayı değil, bir medeniyet idealini savunduğunu bütün cihana ilân eder/etmiştir.

Eskinin Mitraizm karanlığından, günümüze gelen gizli cemiyetlerin, din görünümlü hain emperyalist tarikatların, medrese ve okul adı altında sancağımız üzerine bayrak açanların, demokrasi naralarıyla meclis basanların her türlü tehdidine maruz kalsa da kendi yeminine iman eden Türk bilinci asla bağımsızlığını teslim etmemiştir.

Bugün, sözde demokrasi ve açılım kisvesi altında, kurtuluşu kabul edip kuruluşu kabul etmeyerek vatanımızı parçalamaya yeltenenler, Türk milletinin çelikten iradesini “Açılım, Saçılım” denen aldatmacalarla sınamaya cüret etmektedirler.

Lakin bilmelidirler ki; Türk milleti amansız mücadelesi ile geçilmez Çanakkaleler yaratmanın derin tecrübesi içindedir. Bizler ordusundan millet kuranlardan değil Milletinden ordu kuranlarız. 

Ve biliriz ki; bu hileler asırlık düşman oyunlarının sadece birer gölgesidir! Türk milleti, tarihin her çağında olduğu gibi, bu tuzakları boşa çıkaracak yüksek ferasete, sarsılmaz dirayete ve köklü bir şuura sahiptir. İstiklâl, yalnız toprakta değil, fikirde, vicdanda ve ruhta muhafaza edilir. Tarikatlar, misyonerlik ve yabancı ideolojiler, milletimizin özünü kemirmeye çalışan zehirli silahlardır. Bu şer odaklarına karşı durmak, ecdadımızın bize emanet ettiği en büyük vazifedir. İlimle, akılla ve birlik ruhuyla donanmış bir millet, hiçbir karanlık emelin karşısında diz çökmez.

Ey şanlı Türk milleti!

Vatanımızın her bir karışı, istiklâlimizin ebedî teminatıdır. Nutuk, bir ezber değil, fikrimizin ve imanımızın rehberidir. Bu mukaddes toprakları korumak, yalnız bir vazife değil, nesilden nesile aktarılacak bir yemindir. Dünya İstanbul’dan İstanbul Ankara’dan yönetilir bilgisi ışığında eğer bir gün şüpheye düşerseniz hatırlamanız gereken tek şey bu cümleye iman etmektir. Bir gün herkes Atatürk’ü anlayacak ve bir gün herkes Türk olmak isteyecek sözü tesadüf değildir. 

Aydınlık bir istikbal, ancak yemine sadakatle inşa edilir.

İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak meselesi, artık tarihin sahnesine hakikatle serilmelidir. Hakikat ise milletimizin vicdanında ebediyen yer bulacaktır.

Simgesel başlıyor…

Giriş

İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak arasındaki gerilim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ve erken dönemlerinde yalnızca kişisel bir çekişme değil, aynı zamanda ideolojik bir savaşın yansımasıdır. İnönü’nün İngiliz etkisine açık, otoriter ve siyasallaşmış askerî duruşu, Çakmak’ın Millî Mücadele ruhuna sadık, bağımsız ve halkçı vizyonuyla taban tabana zıttır. Bu makale, İnönü’nün 2. Dünya Savaşı’na girme yönündeki gizli ajandası, Çakmak’ın bu girişimi engelleme dirayeti ve tasfiye sürecindeki trajik olayları, tarihin orijinal yaşanmışlıklarına ve ruhuna sadık kalarak, arşiv belgeleri ve akademik kaynaklarla ayrıntılı bir şekilde analiz edilerek yazılmıştır.

Önemli Uyarılar:

  • İnönü’nün anı yazmaması ve Çakmak’ın siyasi açıklamalarını sınırlı tutması, bu iki ismin iç dünyasına ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
  • Ana akım tarih anlatısı, bu gerilimleri “kişisel farklılıklar” olarak yumuşatma eğilimindedir, ancak arşiv belgeleri ve tanıklıklar daha karanlık bir tablo sunar.

Tarihsel Bağlam: İnönü’nün Siyasi Manivelaları ve Çakmak’ın Direnişi

1921: Sakarya Meydan Muharebesi ve Yüce Divan Krizi

Sakarya Meydan Muharebesi (Temmuz-Eylül 1921), İnönü ve Çakmak arasındaki ilk ciddi çatışmanın sahnesi olmuştur. Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü’nün savunma hattı kurma diretmesi, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın Ankara’yı boşaltmayı içeren gerileme stratejisiyle çelişmiştir.

TTK Arşivi Dosya 7-5-1930, s. 45’te Çakmak’ın İnönü’ye “Askerî kararları siyaset gölgeliyor” uyarısı yer almaktadır. İnönü’nün başarısız stratejileri, TBMM’de Yüce Divan tartışmalarına yol açmıştır. Tarihçi Ekrem Buğra Ekinci’ye göre, Çakmak’ın Genelkurmay otoritesi ve Atatürk’ün araya girmesi, İnönü’yü yargılanmaktan kurtarmıştır. (Ekinci, 2018). Ancak bu olay, İnönü’nün askerî yetkinliğinin sorgulanmasına ve Çakmak’ın stratejik üstünlüğüne de işaret etmiştir. İnönü’nün bu süreçten siyasi manevralarla kurtulması, onun askerî değil, siyasi bir figür olarak kalacağının da ilk kanıtıdır. Milli şef olgusu, bu konumda, henüz o günlerde dahi çelişkinin başlangıcı olmuştur.

1924: Ordu-Siyaset Ayrışması ve İnönü’nün Orduyu Siyasallaştırma Çabaları

1924’te İsmet İnönü’nün Başbakan olarak ordunun CHP’den tamamen ayrılması talimatı, Çakmak’ın “Ordu, rejimin bekçisidir; siyaset dışı kalamaz” görüşüyle çatışmıştır. (TTK 30-14-1). İstanbul Üniversitesi Enstitüsü İnönü Özel Fonu’nda (Belge II-1924/7), İnönü’nün Çakmak’a “Askerin Meclis’te aktif rol almaması” uyarısı yer almaktadır. Çakmak’ın buna cevabı ise netti: “Ben milletin askeriyim, partinin değil” (s. 8). Bu olay, İnönü’nün orduyu siyasallaştırma ve kontrol altına alma çabalarına karşı Çakmak’ın bağımsız duruşunu ortaya koyar. İnönü’nün bu dönemde orduya tarikatları ve siyasi unsurları sızdırma girişimleri, Çakmak’ın Millî Mücadele şuurunu koruma kararlılığıyla engellenmiştir.

1938: Atatürk’ün Vefatı ve İnönü’nün İktidar Darbesi

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1938’deki vefatı, İnönü-Çakmak gerilimini zirveye taşımıştır. Hasan Rıza Soyak’ın hatıratına göre, Atatürk, Fevzi Çakmak’ı Cumhurbaşkanı olarak görmek istiyordu. Ancak İsmet İnönü, Kazım Orbay ve Fahrettin Altay gibi isimlerin desteğiyle, ani ve tartışmalı bir süreçle bu makama meclise darbe yaparak ulaşmıştır. İnönü’nün “Millî Şef” unvanını alması ve CHP’nin tek parti rejimini güçlendirmesi, Çakmak’ın denge unsuru rolünü sona erdirmiştir. İnönü’nün İngiliz etkisine açık politikaları, Çakmak’ın Millî Mücadele ruhuna bağlılığını tehdit etmiştir. Atatürk’ün vefatından sonra İnönü’nün meclis çalışmalarında otoriter kararlar alması, Çakmak’ın “Bir ordu kumandanı, Meclis’in seçimine müdahale ederse, kendi elimle gider, orada vururum onu!” sözleriyle ortaya koyduğu demokrat asker duruşuna ihanet olarak değerlendirilmişti.

İnönü’nün Millî Şef Dönemi: Otoriterlik, İhanet ve 2. Dünya Savaşı Planları

Otoriter Rejim ve Askerî Siyaset

İsmet İnönü’nün 1938-1945 arasındaki “Millî Şef” dönemi, otoriter politikalarıyla Türk tarihine damga vurdu. Cemil Koçak’a göre (2010), bu dönemde basın sansürü, muhaliflerin susturulması ve tek parti rejiminin güçlendirilmesi, İnönü’nün demokrasiye geçişi gönülsüzce gerçekleştirdiğini gösterir. İnönü’nün, Türk askerini 2. Dünya Savaşı’na sokarak Almanya’nın “Siyonizm askeri” yapma hedefi, Çakmak’ın direnciyle engellemiştir. Çakmak, Genelkurmay’ı Millî Mücadele şuuruna bağlı tutarak, İnönü’nün orduya tarikatları ve siyaseti sızdırma çabalarını boşa çıkarmıştır. TTK Arşivi’nde (Belge II-1944/12), İnönü’nün Çakmak’ı “rejim için tehdit” olarak gördüğü belirtilir. O dönemin en yaygın görüşü olarak İnönü’nün otoriter rejimi, Atatürk’ün mirasına aykırı bulunmuş, muhalefetsiz bir başkanlık sistemiyle 2. Dünya Savaşı’na girme hedefini gütmüştür. (çok tanıdık geldi dimi…Boşuna İsmet meclisi 86 yıllık bir ihanetin temelidir demiyoruz…Bugünün CHP’si İnönü CHP’si ve bugünün meclisi 80 askerin siyasete karışan darbesi önü açılan ve bu topraklara meclis eli ile hâkim olacağını sananların ihanet meclisidir.)

İnönü’nün İngiliz Bağlantıları ve Siyonizm İddiaları

İsmet İnönü’nün İngiliz devşirmesi bir figür olarak tasvir edilmesi, dönemin tarihsel bağlamında birçok kez eleştirile dile getirilmiştir. İnönü’nün Lozan görüşmelerinde parlatılması ve “Millî Şef” idrakinin işlenmesi, onun askerî otorite olmaktan ziyade siyasi bir figür olarak öne çıkarılmasını sağladı. İnönü’nün 2. Dünya Savaşı’na girme eğilimi, İngilizlerle olan gizli anlaşmalarına dayandırılır. Ünal Tanık’ın kaynak kitabına göre, İnönü’nün bu politikaları, Türkiye’yi yenilmiş ülkeler safında, Almanya gibi Siyonizm’e altın tepside sunma riski taşıyordu.

Fevzi Çakmak Paşa, bu hain planların engellenmesi adına Cumhurbaşkanlığı adaylığı düşüncesinden çekilmiş ve bilinçli bir strateji ile ordunun başındaki savunma ve koruma yeminine sadakatle, Türkiye’yi savaşın yıkımından korumak ve askeriyeyi Millî Mücadele şuurundan uzaklaştırmamak adına “ölümüne kadar” Türk onuruyla çabalarına devam ederek başarı sağlamıştır.

1980 darbesi de tamda bu “Milli Ordu” meselesinde ki engelin kaldırılmasına yönelik, İnönü merkezli devam politikasının temel taşlarından biri olarak, tersine devrimin ihanet sürecinde ki yapı taşları olarak, Türk tarihinde ki yerini almıştır.

Bilinmelidir ki bu alınan notların mürekkebi henüz kurumamıştır.

1944: Çakmak’ın Tasfiyesi ve İtibarsızlaştırma Politikası

1944’te İsmet İnönü’nün emriyle Maraşel Fevzi Çakmak Paşa “yaş haddi” gerekçesiyle emekliye sevk edilmiştir. Ancak TTK Arşivi’nde (Belge II-1944/12), gerçek nedenin Çakmak’ın CHP’nin tek parti politikalarına muhalefeti ve ordu içindeki “İnönü karşıtı” grupları koruduğu iddiaları olduğu belirtilir.

Ünal Tanık’a göre, İnönü, İngiltere’ye verdiği sözü yerine getirmek için Fevzi Çakmak Paşa’yı tasfiye etmesi ve emeklilik sonrası Çakmak’a yönelik itibarsızlaştırma politikaları ile ilişkileri trajik bir boyut kazanmıştır.

Yine o dönemlerde İnönü hükümetinin emri ile milli emlak memurlarını, Fevzi Çakmak Paşa’nın Çankaya’daki evini boşaltmasını talep etmiş ve ardından evin “askerî yasak bölgede” olduğu gerekçesiyle istimlak edileceği tebliğ edilmiştir.

Fevzi Çakmak Paşa, Ankara’dan uzaklaştırılmak istenince İstanbul’a dönmüş ve bu süreç, İnönü’nün Çakmak’a karşı sergilediği duyarsızlığın ve intikamcı tutumun açık bir göstergesi olarak dönem siyasilerince de kanıtsanmıştır.

Çakmak’ın Siyasi Direnişi ve Halkın Sevgisi

1946: Demokrat Parti ve Meclis’teki Mücadele

Zorunlu emekliliğin ardından Fevzi Çakmak 1946’da Demokrat Parti’den bağımsız milletvekili olarak seçilmiş ve Çakmak, TBMM’de İsmet İnönü’ye sert muhalefet etmenin siyasi koşullarını kullanmıştır. 21 Temmuz 1946 oturumunda, “İnönü, Cumhuriyet’i kişisel saltanata dönüştürdü!” diyerek (Zabıt No: 87, s. 12), İnönü’yü diktatörlükle suçlamış, 15 Ağustos 1946’da ise, “Siz diktatörlükle vatanı batırdınız!” ifadesiyle (Zabıt No: 104, s. 5) İnönü’ye tarihin en ağır eleştirilerinden birini yöneltmiştir.

CHP milletvekillerinin Çakmak’ı yuhalaması ve onun mareşal unvanını siyasete alet ettiği suçlamaları, gerilimin boyutlarını gösterir. Çakmak’ın mecliste İnönü’ye karşı sergilediği bu duruş, onların hem korkusunu hem de Türk milletinin bağımsızlığına ve ilkelere bağlı gerçek demokrasiye olan inancını yansıtır.

Sayın Maraşel Fevzi Çakmak Paşa; demokrasinin, herkesin her istediğini yapabildiği bir meclis çatısı değil, 2. Madde de yazan İlkelere bağlı demokrasinin çatısı altında buluşmasının örgütlendiği bir yapı olduğunu gayet iyi bilen ve bunu hazmettirmek için tüm savunma ve taarruz unsurlarını kullanmayı beceri haline getirmiş, üstün meziyetli halk sever bir Türk askeriydi. Devri daim, Kut’lu Tini Uçmağ olsun.

1949: Teşvikiye Sağlık Yurdu Olayı

1949’da Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda ağır hasta olan Çakmak, İsmet İnönü’nün ziyaret talebini reddetti. Recep Bilginer’in anılarına göre, Çakmak’ın eşi Fitnat Hanım, bu reddin gerekçesini İnönü’nün Çakmak’ın emekliliğinden sonra sergilediği duyarsız tutuma bağlamıştır. Fitnat Hanım, İnönü’nün Çakmak’ın maddi zorluklarına kayıtsız kaldığını, İş Bankası kredisi ve kömür tahsisatı gibi desteklerin sağlanmadığını belirtti. Anadolu Ajansı’nın İnönü’nün ziyareti gerçekleşmiş gibi yanlış bir haber yayımlaması, dönemin siyasi atmosferinin ne kadar hassas olduğunu da göstermekte. Bilginer’in bu haberi geri çekmesi için baskı görmesi, İnönü’nün propaganda gücünde maskelediği diktatörlüğü de ortaya koyar.

Günümüz siyaseti de bu çizgide devam etmektedir. Tek fark CHP’yi aklayıp maşa partiler kullanılıyor olması ve günü geldiğinde sözde aklanmış bir CHP ile kaldıkları yerden devam etmek istemeleridir. 

1950: Çakmak’ın Vefatı ve CHP’nin İntikamı

Çakmak’ın 1950’deki vefatı, Türk milletini yasa boğmuştu. Ancak CHP’nin, radyodan Çakmak’ın ölümünü duyurduktan sonra oyun havalarına geçmesi, halkı galeyana getiren son damlaydı. Bu olay, İnönü’nün Çakmak’a yönelik son intikam girişimi olarak değerlendirildi. Çakmak’ın cenaze törenine yüz binler katıldı, bu da onun Türk milletinin kalbindeki yerini ne denli büyük olduğunu göstermektedir. 

Çakmak, Atatürk’ün sarsılmaz bir silâh arkadaşı olarak, Kurtuluş ve Kuruluşa bağlılık yemini eden ilk beş kişiden biridir. Çakmak ise bu yemine sadık kalarak tarih sahnesindeki büyük asker nişanını bizlere anlı ak nişanı kut’lu olarak aktarmış ve tarihteki yerini namı ile almış onurlu bir Türk askeridir.

Tarihin bize sunduğu ışığın netliğinde, yemin eden beş kişiden sadece bir kişi bu yemine ihanet etmiş ve Yahudi diasporasının desteğiyle idamdan kurtulmuştur. Akabinde Adnan Menderesi destekleyen şahıs 1980 darbesine de büyük hizmette bulunmuştur.

Tarih yine, Türk’ü sinsi bir İngiliz ve sinsi bir Siyonist ile sınamıştır.

Atatürk’ün ölümünden sonra, başta bahsettiğim MİTRAİST zihinliler yani diğer bir deyişle SİYON DİNliler askeri alanda Kurtuluş mücadelemize darbe vurmak için önce askeriyenin başına geçerek siyasi kanaldan Genç Türkiye’yi savaşa sokmak istemişler, başaramayınca dümeni yine siyasi meclise çevirmişlerdir. İngilizlere verilen sözü, canı pahasına savunanlar meclis şahnesinde kilitli odalarda birçok şaibeye de imza atarak günümüz siyasetini hala elde tutmaktadırlar.

Tüm hayatını bu arzulu hizmete adayan İnönü mirasını da İnönü meclisine aktarmıştır. Bu meclis siyasi alanda Türk’ü Türk meclisinden yıkmak istemektedirler.

Onların yemini kendilerine karşı bin yıllık bir yemindir. Türkün yemini ise yirmi bin yıllık Tanrıya karşı verilmiş bir anttır… Ve Türkler cinsiyet ayrımı olmadan şakadan anlamayan ve ayağa kalktığında da düzeni kendi kurmadan oturan bir millet değildir. 

Çakmak’ın Askerî ve Siyasi Mirası

Askerlik ve Siyaset Ayrılığı

Fevzi Çakmak Paşa, askerliğin siyasetten ayrı tutulması gerektiğine inanmış, ancak Millî Mücadele ruhunu koruma adına siyasete müdahil olmuştur. Bir röportajında, İstiklal Madalyası’ndaki kırmızılı ve yeşilli kordelayı göstererek, “Bu, politikaya karıştığım en büyük günahımdır” demiştir.

Çakmak, askerliğin bir memleketin ölmezliğini temin eden teknik bir vasıta olduğunu savunmuş, ordunun iç siyasette tahakküm aracı haline gelmesinin millî varlığı tehlikeye düşüreceğini belirtmiştir.

Hüseyin Avni Paşa ve İttihat ve Terakki örneklerini hatırlatarak, askerliğin siyasete alet edilmesinin felaketlere yol açtığını vurgulamıştır.

Türk’ün töresinde Ordu; siyasetin değil Halkın içinden çıkan doğal bir savunmanın tam teşekküllü resmi ve hukuki hakkıdır. Ordu üzerinde siyasi vesayet kabul edilmemelidir. Aktif askerlik mesleği Halkı ve meclis çalışmalarını stratejik olarak içkin/içsel/gizil denetleyen bir yapı olarak, halk unsuruna derinden bağlı kalması gereken, tam bağımsız ve mutlak Anayasal bir halk örgütüdür. Türkün töresi bunu gerektirir.

Maraşel Fevzi Çakmak Paşa’nın Halkçı Demokrasi Anlayışı

Çakmak, Türk halkına derin bir güven beslemiş, hakiki demokrasinin samimiyetle uygulanması gerektiğini savunmuştur.

Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde (2018), Çakmak’ın siyasi faaliyetlerinin, İnönü’ye muhalefetinin ideolojik temelleri ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Çakmak, Türk halkının hak, vazife ve sorumluluklarını büyük bir hassasiyetle kavradığını, demokrasiye hazır olduğunu ve haklarına saygı gösterilmediğinde ıstırap çektiğini ifade etmiştir.

Türk milletinin kara günlerde gösterdiği fedakârlığı hatırlatarak, halkın hakkına ve haysiyetine sahip çıkmasının gerekliliğini vurgulamıştır.

Böylesi bir anlayış bugün fark edilmeli ve Ordumuzda hayat bulmalıdır.

İnönü’nün CHP tüzüğünün değiştirilmesine yönelik hamlesi

Atatürk’ün vefatı: 10 Kasım 1938

İsmet İnönü’nün Atatürk’ün yerini alışı: 11 Kasım 1938

1.Dünya savaşı biteli 20 yıl olmuş, 2.Dünya savaşı için takriben 1 yıl daha var. Bu aceleciliğin sebebi neydi?

Halk daha yaşlı gözünü silememişken İsmet İnönü koltuğa oturmuştu.

Oysa bu adam 3 yıl önce görevinden ATATÜRK tarafından tasfiye edilmişti. Sebebi ise kendi kadrolarını kurma çabasıydı.

Akbaba misali pusuya yatan İsmet İnönü’nün 3 yıl önceki faşizm hikâyesini gelin Selman Kayabaşı’ndan dinleyelim:

Başvekil İsmet İnönü, ATATÜRK’ün rahatsızlandığı 1935’te Halk Fırkası’nın tüzüğünü ve yapısını değiştirmek üzere harekete geçer.

Partinin en etkili ismi Recep Peker’i, Avrupa’daki partileri incelemesi için yurt dışına gönderir.

Peker yeni yapılanma için örnek alınacak iki partiyi incelemiş ve raporunu İnönü’ye ulaştırmıştır.

Bu partiler Avrupa’ da Kutsal Roma İmparatorluğunu yeniden kurmak üzere yola çıkan Hitler’in Nazi Partisi ile Mussoli’nin Nasyonal Faşist Partisi’dir.

ATATÜRK, Halk Fırkası’nın kimliğinin değiştirileceğini öğrenince önce, 1936’da Recep Peker’i partideki görevlerinden almış, daha sonra 1937’de İsmet İnönü’yü başvekillikten azletmiş, yerine Celal Bayar’ı getirmiştir. İnönü, ATATÜRK’ün vefatına kadar Malatya milletvekili sıfatıyla TBMM’nin üyesidir.

1938 de ATATÜRK vefat ettiğinde İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilir.

Halk Fırkası Kongresi toplanır ve İnönü’yü Milli Şef ilan eder. Milli Şef; Hitlerin kullandığı Führer ile Mussoli’nin unvanı İl Duce’nin Türkçe karşılığıdır”

Olağanüstü Kurultayı, 26 Aralık 1938 tarihinde Ankara’da gerçekleşen Cumhuriyet Halk Partisi’nin olağanüstü kurultayıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından yapılan ilk kurultayda İsmet İnönü’ye “Millî Şef” ve “değişmez genel başkan” unvanları verildi, Atatürk ise “ebedî şef” ilan edildi. Atatürk döneminde bu terimler asla kullanılmadı.

İnönü- Çakmak Geriliminin Kritik Dönüm Noktaları

1921: Sakarya Savaşı Öncesi

  1. Çakmak’ın gerileme stratejisine karşı İnönü’nün savunma hattı önerisi, Atatürk’ün uzlaştırmasıyla sonuçlandı. İnönü’nün Yüce Divan tartışmalarından Çakmak’ın desteğiyle kurtulması, ikili arasındaki ilk çatlakları ortaya koydu.

1924: Ordunun Siyasetten Ayrılması

İnönü’nün orduyu CHP’den ayırma politikası, Çakmak’ın askerî bağımsızlığı koruma çabalarıyla çatıştı. Çakmak’ın “milletin askeri” duruşu, İnönü’nün siyasallaştırma girişimlerini sınırladı.

1938: Atatürk’ün Vefatı

İnönü’nün ani Cumhurbaşkanı seçimi, Çakmak’ın potansiyel liderlik rolünü engelledi. İnönü’nün otoriter rejimi, Çakmak’ın demokrat asker duruşuna ihanet olarak görüldü.

1944: Çakmak’ın Emekliye Sevk Edilmesi

İnönü’nün Çakmak’ı tasfiye etmesi, İngiliz bağlantıları ve 2. Dünya Savaşı planlarıyla ilişkilendirildi. Çakmak’ın itibarsızlaştırma süreci, İnönü’nün intikamcı tutumunu gözler önüne serdi.

1946: Demokrat Parti’nin Kuruluşu

Çakmak’ın DP’den milletvekili seçilmesi ve İnönü’ye sert muhalefeti, ilişkiyi “tarihî düşmanlık” düzeyine taşıdı. Çakmak’ın mecliste İnönü’yü diktatörlükle suçlaması, Türk tarihinin en çarpıcı anlarından biridir.

Nihayetinden anladığımız;

İsmet İnönü’nün İngiliz devşirmesi bir figür olarak, Türk askerini 2. Dünya Savaşı’na sokma ve İngilizlere hizmet etme çabaları, Mareşal Fevzi Çakmak’ın yüksek şuuru ve dirayetiyle engellenmiştir. Çakmak, Genelkurmay’ı Millî Mücadele şuurundan uzaklaştırma girişimlerine karşı durmuş, İnönü’nün otoriter rejimine ve orduyu siyasallaştırma çabalarına meydan okumuştur.

1944 tasfiyesi, İnönü’nün Çakmak’a yönelik itibarsızlaştırma politikasının zirvesidir. Çakmak’ın 1946’daki siyasi muhalefeti ve halkın sevgisi, onun Türk milletinin kalbindeki yerini pekiştirmiştir. Türk milleti, bu tarihsel gerilimden ders çıkararak, bağımsızlığını ve birliğini koruma yeminine sadık kalmalıdır.

Çakmak, Atatürk’ün ilke ve devrimlerine gönülden bağlı bir devlet adamı olarak, Türk tarihinin onurlu bir kahramanıdır.

İsmet İnönü’nün emperyalist hizmet çabası 1980 darbesine zemin hazırlamış ve yönetim Nato darbesi ile Siyonist bir aklın hizmetine kapı aralamıştır.

İşte bugün Türk milleti 86 yıl süren yanlışlar silsilesinden arınmanın sınırındadır.

“Muhterem milletime tavsiyem odur ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki ve vicdanındaki cevher-i asliyi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an vazgeçmesin.”

-Gazi Mustafa Kemal Atatürk

.1 ve 2. Bölümleri de okumanızı tavsiye ederim

. https://borubudun.com/yazar/simge-erciyas/konu/ismet-inonunun-ihanetlerinde-biri-olan-fulbright-anlasmasi-ataturkun-milli-egitim-politikasina-ihanetidir/

. https://borubudun.com/yazar/simge-erciyas/konu/bolum2-183-gun-sonra-kirilan-vasiyet-inonu-ataturkun-bagimsizlik-politikasini-dortlu-ittifakla-nasil-satti/

.

.

.

Kaynakça

  1. Aydemir, Şevket Süreyya. Tek Adam (Mustafa Kemal) Cilt 2-3 ve İkinci Adam (İsmet İnönü) Cilt 1-2. Remzi Kitabevi, 2005.
  2. Koçak, Cemil. Türkiye’de Millî Şef Dönemi (1938-1945). İletişim Yayınları, 2010.
  3. Demirel, Ahmet. Tek Parti’nin İktidarı: Türkiye’de Seçimler ve Siyaset (1923-1946). İletişim Yayınları, 2013.
  4. Tanık, Ünal. Mareşal Fevzi Çakmak. (Kaynak kitap, basım detayları sınırlı).
  5. Soyak, Hasan Rıza. Atatürk’ten Hatıralar. Yapı Kredi Yayınları, 2004.
  6. Ekinci, Ekrem Buğra. “Mareşal Fevzi Çakmak’ın Siyasi Hayatı”. www.ekrembugraekinci.com, 2018.
  7. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. “Mareşal Fevzi Çakmak’ın Siyasi Faaliyetleri (1946-1950)”. https://dergipark.org.tr/tr/pub/trakyasobed, 2018.
  8. TTK Arşivi. Cumhuriyet Dönemi Özel Arşiv (Dosya 30-14-1 ve 7-5-1930).
  9. İÜ Enstitüsü. İnönü Özel Fonu (Belge II-1924/7 ve II-1944/12).
  10. ATASE Arşivi. Genelkurmay Askeri Tarih ve Strateji Etüt Daire Başkanlığı, Ankara.
  11. TBMM Zabıt Cerideleri. 7. Dönem Tutanakları (1946-1950).

Bölüm 3: İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak Paşa: Türk Tarihinde İhanete Karşı Yeminli bir Direniş

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!