Normal şartlarda bu konuya uzun uzun eğilmeyi düşünmezdim. Sonuçta bu ülkede adaletsizliğe, kayırmacılığa, liyakatsizliğe alıştık diyeceğim ama alışmak ne kelime, artık neredeyse kanıksar hâle geldik. Fakat bu mesele öyle üstü kapatılacak, “Ne yapalım, düzen böyle” denilecek bir mesele değil! Her yıl yaklaşık 150 derneğe nefes olan, toplumsal faydayı büyüten YEDEP (Yerel Destek Programı) bu yıl yalnızca 75 derneğe kaynak aktardı. Sebep açık: Bütçenin büyük kısmı, kasasında milyonlar biriktirmiş, ulusal çapta tanınan ve özellikle İslamcı kimliğiyle bilinen derneklere aktarıldı. Kısacası, kamu kaynağı bir avuç yandaşa peşkeş çekildi.
Bu sadece bir bütçe meselesi değil; bu, topluma açık bir mesajdır. O mesaj şudur: “Bizimle yürüyen kazanır, geride kalan yok olur.” İşte tam da bu anlayış yüzünden toplumda kutuplaşma büyüyor, insanlar birbirine düşman hâline geliyor, komşu komşuya selam vermez oluyor.
Daha acı ve utanç verici olan ise, bu durumu bilen, konuşması gereken ama suskun kalan sözde Atatürkçü, sözde milliyetçi, dillerinden hak ve hukuk laflarını düşürmeyen STK’lar. Ne zaman çıkar devreye girse vicdan köşeye çekiliyor, ne zaman menfaat kokusu alınsa adalet susuyor. El hak!
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bugün ne yazık ki adaletin, eşitliğin, sosyal belediyeciliğin değil; ötekileştirmenin, ayrımcılığın ve yandaşçılığın merkezi hâline gelmiş durumda. Oysa ben Tahir Büyükakın’ı bu zihniyetin dışında, daha adil, daha kapsayıcı, herkese eşit mesafede duran bir yönetici olarak biliyordum. Görünen o ki ya Büyükakın değişti ya da sistem onu değiştirdi. Her hâlükârda ortaya çıkan tablo utanç verici ve benim açımdan büyük bir hayal kırıklığı.
Şunu unutmayalım: Bir toplumda adalet zayıflarsa, güven biter. Güven biterse, geriye ne sosyal barış kalır ne de kalkınma. İşte bu yüzden şimdi konuşmayacaksak, haksızlığa karşı ses çıkarmayacaksak, ne zaman konuşacağız?