Gerçek Derin Devlet Kim?
Yıllardır ısrarla söylüyorum: Bu sahte yapılar, bu topluma iktidardan daha büyük zarar veriyor. Bugün karşımızda öyle bir mekanizma var ki, derin devlet algısıyla, sahte bir güven hissi yaratarak toplumun direniş damarını kurutuyor. Bu yapılar, özellikle milliyetçi ve ulusalcı kesimlere yönelik söylemler geliştirerek, “Arkanızda bir güç var, rahat olun” yalanını pompalıyorlar. Böylece iktidarın önünü açıyor, hareket sahasını genişletiyorlar.
Emin Gürses, Özcan Pehlivanoğlu gibi isimler de bu yapının figüranlarından. Konuştukları her yerde, “Derin devlet var, teyakkuzda” diyerek, yorgun halka umut pazarlıyorlar. Halbuki gerçek apaçık ortada: 22 yıldır bu ülkenin her kademesine iktidarın adamları yerleşti. Bugün devlet dediğimiz mekanizma; valisiyle, kaymakamıyla, bürokratıyla, polisiyle, savcısıyla, hakimiyle büyük ölçüde bir parti devletine dönüşmüş durumda.
Bugün Türkiye’de gerçek anlamda muhalefet eden, bu milletin çıkarları için gövdesini ortaya koyan insanlar ne yazık ki görünür değil. Ana akım medya iktidarın emrinde; sosyal medya ise kısmi sansürle, algoritmik karartmayla susturuluyor. Halkın sesi olması gereken gazeteciler, aydınlar, yazarlar; emperyal güçler tarafından fonlanan sahte yapılarla aynı çuvala girmiş durumda.
Bize sağcı muhalefet, solcu muhalefet, liberal muhalefet diye pazarladıkları partilerin hepsi aynı merkezden besleniyor. Hepsi, aynı mutfaktan çıkmış menüleri halka “farklılık” adı altında yutturmaya çalışıyorlar.
Peki nerede bu derin devlet? Haftalardır anayasal hakkını kullanarak demokratik gösteri ve yürüyüş yapan gençlerimiz hapiste. Hani neredeydi o çok övülen derin devlet? Gençlerin hayatı karartılırken, gençlerin gelecekleri ellerinden alınırken oturup izliyorlar. Çünkü evladına, gencine sahip çıkmayan bir yapı ne millet olabilir, ne de devlet olabilir. Sadece çürümüş bir iktidarın süflî çıkarlarının nöbetçisi olabilir.
Artık görmek zorundayız: İktidar kimse, devlet odur! Derin devlet masallarıyla halkı uyutanlar, yalnızca mevcut düzenin gönüllü bekçiliğini yapıyorlar. Bizim, “teyakkuzda” olan hayali güçlere değil; hakikatin yanında duracak, milletinin evladına sahip çıkacak gerçek yüreklere ihtiyacımız var.
Bu milletin onuru, sahte kahramanların pazarladığı masallarda değil, adalet için atılan her hakiki adımda yeniden doğacaktır.
Millet uyanmadıkça, gerçek direniş de, gerçek değişim de olmayacak.