Kaç Filistin Devleti Kurulurdu?
Yıllardır Gazze yanıyor. Filistinli çocuklar toprağa değil, top mermilerine emanet. Kadınlar, yaşlılar, siviller acımasızca katlediliyor. Ve dünya, her zamanki gibi susuyor. Biz ise, her saldırıdan sonra aynı refleksi gösteriyoruz: Yardım kampanyaları, dualar, mitingler… Ancak kimse şu soruyu sormuyor: Bugüne kadar Filistin için toplanan milyarlarca dolar nereye gitti?
Birleşmiş Milletler, Arap Ligi, AB ülkeleri, Türkiye, Katar, İran, Malezya, Endonezya ve hatta zaman zaman Batılı devletlerin bile gönderdiği yardımlar yıllardır akıyor. Rakamlar çarpıcı: Sadece son 20 yılda Filistin’e yapılan yardımlar 40 milyar doları aşmış durumda. Türkiye’nin doğrudan devlet eliyle yaptığı yardımların yanı sıra, sivil toplum kuruluşları eliyle toplanan bağışlar yüz milyonlarca lirayı buluyor. Avrupa’dan, Körfez’den gelen yardımlar da bu havuza ekleniyor. Ama mesele burada başlıyor: Bu yardımlar gerçekten gidiyor mu?
Bakın, gerçek şu: Bu yardımların nerede olduğu belli değil. Yardım kuruluşları, her Ramazan, her saldırı sonrası, her kriz anında bağış topluyor. Büyük kampanyalar, duygusal videolar, etkileyici görseller… Ama sonra ne oluyor? Hiçbir yerde şeffaf bir rapor yok. STK’lar bu paranın kaç lirasını gönderdi? Ne zaman gönderdi? Kime ulaştı? Kim teslim aldı? Belgeli, denetlenmiş, hesap verilebilir hiçbir kaynak yok. Yardımlar sanki “kağıt üzerinde gönderilmiş gibi” davranılıyor. Gitti mi? Gittiyse kime, nasıl? Kimse bilmiyor. Herkes “gönderdik” diyor ama “ulaştı” diyebilen yok.
Şayet ulaştıysa dahi, bunun ispatı nerede? Gazze’de su sorunu hâlâ çözülemedi. Elektrik altyapısı hâlâ yok. Eğitim sistemi felç. Hastaneler çökmüş. Peki nereye gitti bu milyarlarca dolar? Çadır mı kuruldu? Okul mu yapıldı? Üretim tesisi mi kuruldu? Bağımsız medya mı oluşturuldu? Hayır! Ortada ne bir yatırım var, ne de bir iz. O yüzden artık şu boş cümleye inanmıyoruz: “Yardım gönderdik ama ulaşamadı.” Hayır, yardım ya hiç gitmedi ya da gitti ama yok oldu.
İşte tam da bu yüzden, “bugüne kadar toplanan yardımlarla kaç Filistin devleti kurulurdu?” sorusu aslında başka bir gerçeği işaret ediyor: Yardımlar yerini bulsaydı, Filistin en az üç kez ayağa kalkardı. Kendi iç ekonomisini kurar, eğitim ve sağlık altyapısını oluşturur, bir devlet gibi davranırdı. Ama olmadı. Çünkü ortada bir organizasyon yoktu. Çünkü yönetenler koltuk peşindeydi. Çünkü aracı kurumlar şeffaf değil, hesap veremez bir yapıya bürünmüştü. Türkiye’de de, Avrupa’da da, Körfez’de de. Kimi “yardım” adı altında PR yaptı, kimi kasasını doldurdu. Kimse gerçekte Filistin’i düşünmedi.
Bir gerçeği açıkça ortaya koyalım: Filistin’e yardım toplamak kolay iştir. Filistin için hesap vermek zordur. Bu nedenle kimse hesap vermez. Bu nedenle hiçbir STK çıkıp da “şu kadar topladım, şu kadarını şu tarihte şu kuruma teslim ettim” demez. Çünkü sistem baştan çürük. Çünkü “yardım” kelimesi üzerinden bir duygu sömürüsü, bir ajitasyon sektörü doğmuştur. Ve bu sektör, Filistin’in değil, kendisinin hayrını düşünmektedir.
Sonuç?
Filistin meselesi, artık sadece İsrail’in bombalarıyla değil, yardım sömürüsüyle de kan kaybediyor. Ve bu gerçek, en az Siyonist vahşet kadar ağırdır. Bugün Gazze’deki bir çocuğun gözyaşı, sadece İsrail’in kurşununa değil, ümmetin ilgisizliğine ve ikiyüzlülüğüne de isyandır. O çocuklar, gönderildiği söylenen yardımlar gerçekten ulaşsaydı belki de aç değildi. Belki de sokakta değil, okuldaydı. Belki de dilenci değil, mücahitti.
Ama olmadı. Çünkü herkes “yardım ettik” dedi, ama kimse “bu parayla ne yaptık?” sorusunu sormadı.
Son söz: Yardım bir vicdan eylemidir. Ama denetim olmazsa, o vicdan bir gün sahtekârların reklamına dönüşür. Filistin’e gerçekten yardım etmek, para göndermek değil; hesap vermekle, şeffaflıkla, devlet aklıyla olur. Aksi hâlde her kuruş
, suya yazı yazmaktır.