Bir devlet adamı, eğer bu millete ve yönettiği ülkeye inanıyorsa, geleceğini neden başka bir coğrafyada kurar?
Sade bir soru bu.
Ama cevabı oldukça ağır.
Bugün Türkiye’de bir kesim, yönettikleri ülkeye aidiyetle değil, geçici bir “istikamet” gibi bakıyor. Bunu anlamanın yolu ise çok basit:
Eğer bir siyasetçi başka bir ülkenin vatandaşlığını alıyorsa,
eğer başka ülkelerde oteller, malikâneler, şirketler kuruyorsa,
eğer çocuklarını o ülkelerde eğitiyor, servetini o ülkelerin bankalarına emanet ediyorsa,
orada hayat kuruyor, burada sadece “görevde” duruyorsa…
o kişiye hangi toprakların “vatan” olduğunu sormak artık bir haktır.
Hiç düşündünüz mü?
Eskiden siyasetçilerin böyle bir derdi yoktu.
Ne Ecevit’in vardı yurtdışında kasası,
ne Demirel’in vardı Londra’da evi,
ne de Özal’ın yurtdışı kaçış planları manşetleri süsledi.
Hatta Osmanlı Hanedanı bile sürgüne giderken, bir gün dönecekmiş gibi yaşadı.
Bugünse bazı çevrelerde adeta bir “B, C, D planı” alışkanlığı oluşmuş durumda.
İstanbul’da yaşayıp İsviçre’de ev tutmak,
Ankara’da makamda oturup ABD’de yatırım yapmak artık yadırganmıyor bile.
Ama biz yadırgıyoruz.
Çünkü bu tavır “gitme ihtimali” olanın değil, “gitmeyi düşünenin” tavrıdır.
—
Burada temel mesele şudur:
Bir insan, kaçmayacaksa neden kaçacak kapılar yapar?
Bu soru hem vicdanidir, hem siyasidir.
Hiç kimseye “sen yurtdışında niye ev aldın” diyemeyiz belki,
ama devleti yöneten bir kişinin bu ülkeye olan bağını sorgulamak milletin hakkıdır.
Bugün halktan tasarruf isteyenlerin, kendileri için “kaçış rampası” hazırlamaları, sadece siyasi ahlaka değil, millete duyulan güvene de aykırıdır.
—
Buradan yetkililere açık bir çağrıda bulunmak da gerekir:
Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanlarının, üst düzey yöneticilerinin, milletvekillerinin başka ülke vatandaşlıkları var mı?
Varsa kamuoyuna açıklansın.
Çünkü millet, kendisini yönetenlerin yalnızca bu toprağa ait olup olmadığını bilmek ister.
Bu bir güven meselesidir.
Ve unutulmasın:
Milletin güvenini yitiren, her şeyi yitirmiştir.
—
Türkiye zorlu bir dönemeçte.
Bu yolun sonunda kimileri gider, kimileri kalır.
Ama kalanlar her zaman şunu hatırlayacaktır:
Burası bizim vatanımız.
Birileri yıkıp gitse de, biz yeniden yaparız.
Çünkü bizim gidecek başka bir yerimiz,
saklayacak başka bir pasaportumuz,
kaçacak başka bir ülkemiz yok.
Varsa onların olsun.