Kadir Uğur YILMAZ

FENER RUM PATRİKHANESİ: DEVLET İÇİNDE DEVLET Mİ?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’nin tarihi ve siyasi dengeleri her zaman hassas olmuştur. Ancak bu hassasiyetin en kritik noktalarından biri, Fener Rum Patrikhanesi’dir. İstanbul’un fethiyle Osmanlı topraklarına dahil edilen ve zamanla Osmanlı himayesi altında varlığını sürdüren bu yapı, Cumhuriyet döneminde de korunmuş, ancak zamanla uluslararası aktörlerin açık bir kozu hâline gelmiştir. Özellikle “Ekümenik” sıfatı üzerinden yürütülen diplomatik oyunlar, Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden bir noktaya ulaşmıştır.

Bugün, Fener Rum Patriği Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır ve bu durum, vatandaşlık hukuku çerçevesinde kendisine yönelik denetim ve yaptırım yetkisini devlete verir. Ancak işler burada bitmiyor. Patrikhanede yetişmiş yeni bir patrik bulunmaması ve ileride Yunanistan ya da ABD vatandaşı bir kişinin patrik olarak seçilmesi ihtimali, Türkiye’nin başına uluslararası bir kriz olarak çıkabilir. Zira bu, doğrudan yabancı bir gücün Türkiye’de dini otorite sahibi olmasını kabul etmek anlamına gelir. Patrikhane, uluslararası baskılarla giderek Vatikan benzeri bir statü kazanmaya çalışırken, Batı dünyasının desteğiyle Türkiye içinde “özerklik” talep edebilecek bir konuma da sürüklenebilir.

Patrikhanenin ekümeniklik iddiası, yani tüm Ortodoks dünyasının lideri olduğu iddiası, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını ihlal eden bir söylemdir. Lozan Antlaşması’nda böyle bir statü kabul edilmemiştir. Patrikhanenin yasal olarak sadece Türkiye’deki Rum Ortodoks cemaatinin dini lideri olduğu açıktır. Fakat Batı’nın müdahaleleri, bu yapıyı bir “devlet içinde devlet” hâline getirme çabasındadır.

Burada Türkiye’nin yapması gereken nettir:

  1. Patrikhane ya kapatılmalı ya da Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanmalıdır. Türkiye’de İslam dini üzerindeki en yüksek otorite olan Diyanet İşleri Başkanlığı, diğer dini cemaatlerin de denetimini sağlayacak bir düzenlemeye tabi tutulmalıdır. Laiklik, devletin din üzerinde denetim mekanizmasını kurması anlamına gelir, devletin dine tamamen kayıtsız kalması değil.
  2. Patrik seçimi sıkı bir devlet denetimine alınmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan bir kişinin patrik olmasının önü kapatılmalı, hatta patrik olabilmek için Türkiye’de yetişmiş olmak şartı getirilmelidir.
  3. Patrikhane, hukuki statü bakımından net bir çerçeveye oturtulmalıdır. Patrikhane bir dini kurum olarak Türkiye’nin yetkisi altında kalmalıdır. Dış güçlerin müdahale edemeyeceği bir düzenleme getirilmelidir.

Türkiye, geçmişte Vatikanvari bir yapının İstanbul’da oluşmasına izin vermemiştir. Ancak günümüzde Batı destekli hamleler, bunu oldubittiye getirme niyetindedir. Eğer tedbir alınmazsa, yarın bir gün karşımıza İstanbul’un ortasında bağımsız bir “ruhban devleti” çıkarılmaya çalışıldığında iş işten geçmiş olabilir. Türkiye, kendi topraklarında kimlerin otorite sahibi olduğunu kendisi belirlemelidir. Unutulmamalıdır ki, egemenlik taviz kaldırmaz!

FENER RUM PATRİKHANESİ: DEVLET İÇİNDE DEVLET Mİ?

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Börü Budun Dergisi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!